http://geceyibeyazlatannur.blogspot.com.tr/

31 Ağustos 2015 Pazartesi

BİR MİLYON DOSTUMUZ OLSUN

SİZLERE BU SAYFALARDA, SEVGİ VE DOSTLUĞUN ÖN PLANDA TUTULDUĞU MAKALELER, YAZACAĞIM. YAZILARIM, KAYNAK GÖSTERİLEREK YAYINLANABİLİR..

BİR MİLYON DOSTUMUZ OLSUN...
SEVGİLİ DOSTLAR BU SAYFALARDA SİZLERLE SOHBET ETMEK İSTİYORUM. SIRADAN BİR İNSANIM. HER DÜŞÜNCEYE AÇIK BU SAYFALAR. BİR MİLYONDAN FAZLA SEVENİMİZ, DOSTLARIMIZ OLSUN DEDİK. YUKARIDAKİ DİLEK, ANCAK SİZİN VERECEĞİNİZ DESTEK İLE GERÇEK OLACAK. DESTEK OLAMASANIZ BİLE KÖSTEK OLMAYIN. BU YAZILARA YORUM YAZIN. BU SAYFAYI BEĞENİN. ŞİMDİDEN TÜM DOSTLARA TEŞEKKÜRLER. Hayalleriniz gerçek olsun.. - Blogcu son yolculuk | izlesene.com
Kendimi bildim bileli birgün köyüme dönmeyi hayal ettim. Evlendiğimde İstanbul'da idim. Baktım hanımım da benim gibi düşünüyor. Bu hayali hep besledim. Emekli olacağım. O zamana kadar kızım da evlenmiş olacak. Biz ikimiz köyümüzde kendimize ait tıpkı yukarıdaki resimdekine benzer bir evde yaşayacağız. Kitapçılardan aldığım eserlerin her yaşa her kültüre hitap etmesini tercih ederdim. Çünkü evimizin birinci katı bir kütüphane olacaktı.
Oranın kapısı sabah erkenden açılacak gelen köy sakinleri bir yandan çay ve kahve içerken bir yandan da kitap okuyacaktı.
Kütüphanenin ışıklandırılmasını özenle yaptıracaktık. Hiçbir okuyucu kitap okurken rahatsız olmayacaktı.
Önce ihtiyarlık yıllarımızda maddi destek olsun diyerek, bir yapı kooperatifine girdik.
Çok şükür 1985 yılında evimiz bize teslim edildi. Sıra köydeki hayal ettiğimiz evimizdeydi. Onuniçin de hiç endişelenmedik. Bu ara bizden sonra yapı kooperatifine giren
akraba ve dostlarımıza parasal yardım yaptık.
Ev yapan kim olursa olsun başkasından borç alarak yardımlarımızı esirgemedik. Hele hanımım "ALLAHU TEALA ONDAN RAZI OLSUN" babam ev yaptıracağım dediğinde bütün takılarını hatta kendi babasının ona ileride lazım olur diye verdiği bilezikleri de dahil hepsini babama verdi. Bu cömertliğimizin güvencesi nereden geliyordu? Emekli olacağımız zaman bize ödenecek kıdem tazminatı vardı. İşte o paraya güvenerek, hiçbir tasarruf yapmadık. Hayellerimizi hayalde bırakan o müthiş kararlar olmasaydı, herşey çok güzel olacaktı.
5 nisan 1994 kararları sonunda TÜRKİYE büyük bir krize girdi. Parası ve malı olanların çok kazandığı, fakir halkın işçi, memur ve emeklinin çok kaybettiği bir dönem başladı. O dönemin başbakanı şimdi siyaset dışında. Başbakan yardımcısı ise, yeni bir hamle ile BELEDİYE BAŞKANI olmak için sandıktan onay bekledi. Fakat seçilemedi. Bu millet unutmaz.
İşte sevgili dostlar o yıl bütün ülkede işçi çıkarmalar oldu. Sadece bizim çalıştığımız fabrikadan 2625 kişi çıkarıldı. Tazminatımı verdiler. 6 aylık vizite kağıdımı da imzalayıp verdiler. insan 50 yaşından sonra hastalıklara düçar oluyor. 48 yaşımda işsiz kaldım. eğer 4 yıl daha bekleseydi bu kriz o zaman bireysel olarak etkilenmiyecektim. Çünkü o sırada emekiliği hak etmiş arkadaşlarım, kendilerine bir ev daha aldılar. Emekli maaşları da bağlandı. Ufak tefek yaptığı işlerle de aile bütçelerine katkı sağladılar. Hatta bir akrabam köyümüze hem ev yaptırdı. Hem de verimli bir yerden zeytin bahçesi aldı. Şimdi kendisi zenginler sınıfında.
Ben ise kalan 4 yıl içinde kıdem tazminatını yedim. Çünkü kızım üniversiteye devam ediyordu. Emekli olabilmem için aylık primlerimin isteğe bağlı sigortaya ödenmesi gerekiyordu. Unutulmamalı ki İSTANBUL'da yaşamak pahalıdır. Hemen köyüme dönebilseydim. Elimdeki birikimle yine de ev alabilirdim.
Olmadı sevgili dostlar... Geçti gitti ömrüm hayellerimle...
Şimdi benim yaşadığım travmaya aday yeni vatandaşlarımız var. Onlar yapılacak seçimlerde sandıkta cevap vereceklerdir. Ben de onlara destek vereceğim. Bir blogcu arkadaşımın dediği gibi sosyal demokratlar fakiri-fukarayı düşünür. Diğerleri oy almak için düşünür görünür.
Burada hemen belirtmeliyim. Sosyal demokrat parti TÜRKİYE'de var. İsmini siz de biliyorsunuz. Ben o partiye yıllardır oy veriyorum. İnşaallah bu seçimde kendini gösterir..
Türkiye'den ve dünyadan son dakika haberler Mynet Haber kalitesiyle sizlerle.
nefisem on livestream.com. Broadcast Live Free

Pazartesi, Temmuz 4, 2011

SEVDA MASALI BİTİYOR..

İSTANBUL SEVGİSİ
Ben İstanbul sevdasıyla yandım,tutuşdum. Bu şehire geldiğim gün aşık oldum. Şairin dediği gibi bir kıymetsiz taşına bir ülke verseler değişmem diye bir sevgi bu. İstanbul'da evlendim. İstanbul'da para kazandım. Bir evim oldu. Çocuğum, torunum oldu. Ben İstanbul dışına gidersem gurbetteyim. Hatta şöyle diyebiliriz.."BEN GURBETTE DEĞİLİM: GURBET BENİMLE::: "Gurbet.. Nasıl bir şeydir ki olmadık anlar onu hatırlatır. Sevgiyle gülen yüz sararır. Mutlulukla bakan göz, hüzünle yaşlanır. BİR ACIKLI ŞARKIDIR: 'Ah şu gurbet...' Neler hatırlatmaz ki onu.. Bir yol... Eskimiş bir eşya... Yaşlı bir sima... Sararmış bir çiçek... Omuzlarda uçuşan bir yaprak... Kulakta uğuldayan bir rüzgar.Kış günü yağan yağmur. BU SİZE SAYGIMDAN DOLAYI YAZDIĞIM SON YAZIDIR. ELVEDA SEVGİLİ BLOGCULAR. HOŞÇAKALIN. EBEDİYEN BU SAYFALARDA YOKUM ARTIK.


Kaynak : bendenselamolsun - http://bendenselamolsun.blogcu.com/sevda-masali-bitiyor/10757483

Cuma, Temmuz 1, 2011

SÖZ VARDIR KESER BAŞI, SÖZ VARDIR YEDİRİR AĞULU AŞI

SÖZ VARDIR KESER BAŞI, SÖZ VARDIR YEDİRİR AĞULU AŞI - 1 SÖZ GÜMÜŞ SE, SÜKUT ALTINDIR

Zannetmeyin gücüm bitti YORGUNUM! Zannetmeyin SUSKUNUM; Zannetmeyin artık YOKUM; Fırtınalar öncesi hep böyle DURGUNUM..! ..
Bugün bir dergide güzel bir makale okudum.
Sizinle paylaşmak istedim.
Bir memlekette alim bir kişi varmış. Masal bu ya bu alim hiiiç konuşmazmış. Fakat öyle çok ziyaret edeni ve misafiri varmış ki, gelenler beraberinde getirdikleri yiyeceklerini, bu hindi gibi düşünen alimin önünde paylaşırlar. Zaman zaman alime de biraz yiyecek verirlermiş. Bu eşsiz güzel insan da yine tek laf etmeden bu enfes yiyecekleri midesine indirirmiş.
Konuşmuyor diye üzülenler varmış tabii.. kendisi de konuşmadığına çok hayıflanıyormuş. Neyse ki gelen ziyaretçilerin içinde var olan vaizler bu boşluğu dolduruyorlarmış. Her konuda bilgi sahibi olan bu ziyaretçileri dinledikçe, alimin de iştahı kabarmış. Artık konuşmalıyım. Susmakla bir şeyler anlattım mı? Öyleyse konuşarak bu insanlara faydalı olayım, diye düşünmüş.
O gece sabahı zor etmiş. Kendisini hayranlıkla seyreden kalabalığa dönmüş.
Açmış ağzını yummuş gözünü..
Lafın nereye gittiğini de merak etmemiş. Zaten kendini Alim zanneden bu kişi de benim gibi cahilmiş. Lafın nereye gittiğini anlamadan, durmadan konuşmuş. Konuştukça batmış. Bir de etrafına bakmış ki, kimseler yok. Eyvah !! Eyvah !! diye üzülmüş. Ya da üzüldüğünü zannetmiş. Bu konuşmadan ders çıkarmış kendine::
(SÖZ GÜMÜŞ SE SÜKUT ALTINDIR…)
 Evet sevgili dostlar
Bu yukarıdaki yazıyla beraber, ben de kendime bir ders çıkarmış olarak bu sayfalardan ayrılıyorum. Çok kimsenin kalbini kırdım. Bu sayfalarda siyaset bile yaptım. Beni eleştirenlere aldırmadım. Yoluma devam ettim. Hiç yazmasaydım. Kimseyi hayal kırıklığına uğratmayacaktım. Akıllı adamlar zaten siyaseti benimsemiyor. Çok büyük cahillik yaptım. Kimsenin yüzüne bakamam artık. O kendisini alim tanıyanlara karşı mahçup olan, kişiden daha beterim. Sanki yedi kat göklerden yere çakıldım.
Bu yazılarım.
Gurbetdeyazmak
Bendenselamolsun
Beklenenzeytinci
Zeytincibaba
Blogcu sayfalarımda yayınlanacaktır.
Blog adreslerini tekrar yazıyorum.
http://gurbetdeyazmak.blogcu.com
http://bendenselamolsun.blogcu.com
http://beklenenzeytinci.blogcu.com
http://zeytincibaba.blogcu.com
 HOŞÇAKALIN..
Hasan Güler 


Pazar, Hazirane 19, 2011

Mustafa Kaan taş Sünnet Oldu.


mustefa kaan | izlesene.com

KAYINBİRADERİM MEHMET TAŞ'IN TORUNU MUSTAFA KAAN TAŞ SÜNNET OLDU...

Cumartesi, Hazirane 18, 2011

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki: - 1
Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:
Bütün huzurların kaynağını, başarıların esasını, herkesle iyi geçinmenin, kısacası iki cihan saadetinin yolunu şu hadis-i şerif bildiriyor:
(Bu dünyada bir garip veya yolcu gibi ol ve kendini ölmüş, kabir ehlinden say!)
Bu dünyada kendimizi, memleketimizde değil; dilini, yerini, adresini bilmediğimiz, kimseyi tanımadığımız bir yerde, yaşama mücadelesi veren garip biri olarak kabul etmeliyiz. Garip demek, tanıyanı, yardım edeni olmayan zavallı demektir. Peygamber efendimiz, insanlara karşı böyle garip olmak gerektiğini bildiriyor. Nasıl, garipken, başkalarıyla yakın alaka kuramıyorsak, her zaman, herkesle kalben alakamızı kesmeliyiz. İnsan çöl ortasında kalsa, ne insan, ne su, ne ağaç olsa, yani hiçbir şeyi olmasa ne yapar? Elbette Allah der. İşte Allahü teâlâ, insanların arasındayken, kalben böyle gurbette olanları sever.
Garip olmak, kendini ölmüş saymak ne demektir? Çevremizdeki yakınlarımıza değil, yalnız Allah’a güvenmek demektir. En iyi dost Allahü teâlâdır. Eşin dostun faydası çok sınırlıdır, o da yine Allah’ın izniyle olur. Bunlarla görüşürken, her şeyin Allah’tan olduğunu unutmamalı. Her nimetin sahibi, her şeyi yaratan Allah’tır. İnsanlar birer vasıtadır. Allahü teâlâyı unutarak, herhangi bir iyiliği bizzat o şahıstan bilmek çok tehlikelidir. Hazırlanıp verilen bütün nimetler Allah’tandır, ama getiren, hazırlayan insandır, çünkü Allahü teâlâ ona sevab vermek istiyor. Birini hidayete kavuşturan, ona uygun bir din kitabı veren de Allah’tır. Ama diğer nimetler gibi direkt vermiyor da bir sebeple veriyor, çünkü o sebeple sevab verip onu da kurtarmak istiyor.
Müslüman, yolcu olduğunu bilmeli, yolcu gibi hareket etmeli. Yolcu, biletini almış, bavulu elinde, az sonra kalkacak olan vasıtaya binmeye hazır bekleyen kimse demektir. Yola gideceğinden habersiz olan birine, haydi gidiyorsun dediklerinde, bunun hâlini bir düşünelim. Hazır olanın rahatlığı nerede, hazır olmayanın telaşı, nefes nefese kalması nerede? Hazır olmayan kimse şaşırır, eli ayağı dolaşır, (Eyvah, şunlar lazımdı, bu da eksik! Ne yapacağım ben şimdi?) der, ama elinden bir şey gelmez. Onun için, âhiret yolcusunun her an ölüme hazır hâlde beklemesi gerekir. Haydi denildiğinde ben hazırım diyene ne mutlu! 


Perşembe, Hazirane 2, 2011

BÜYÜK şair.mehmet karas

şair mehmet karasu | izlesene.com


Bağlantılarım

Blogcu ile yapıldı

HASAN GÜLER

1 KASIM SEÇİMLERİNİN ANALİZİ

1 KASIM SEÇİMLERİNDEN ÖNCE BİR YAZI




Sevgili Dostlar Yorumlarınızla, Önerilerinizle bu makalelere can gelecektir. BİR DAVAYI DERT EDİNDİM. . İNSANLARIN DÜŞÜNCELERİYLE, HEMDERT OLACAĞIM. BU DERT ORTAKLIĞI İLE, BAŞLAYAN DOSTLUKLARA YELKEN AÇAN BİR GEMİ OLACAK BU SAYFALAR.

DÜNYAMIZ EKONOMİK BİR KRİZ YAŞIYOR.


BU YIL IMF BAŞKANI, BİR İTİRAF DA BULUNDU.


"Dünya nimetleri birçok ülkede hakkaniyetle paylaşılmıyor."
DÜNYADAKİ NİMETLERİN TAMAMINA YAKINI, SADECE BİR AVUÇ İNSAN TARAFINDAN ELDE TUTULUYOR." dedi ve ekledi: "MİLYARLARCA İNSAN SEFALET İÇİNDEYKEN, DÜNYA NÜFUSUNUN YÜZDE BİRİ BOLLUK İÇİNDE YAŞIYOR"




Bir iki lider bu sözden etkilendi ve ülkesindeki insanların gelirlerini artırmak ve hakça paylaşılmasını sağlamak için girişimlerde bulundular.

Örneğin; Japonya ve İngiltere Başbakanları maaş ve ücretlerin artırılması için talimat verdiler. Geri kalan siyasetçiler ise bu sözü üzerlerine dahi almadılar.


           Zengin ile fakir arasında uçurum büyüyor


Dünya’nın toplam nüfusu 7 milyar. Tahmin edilen toplam servet ise 241 trilyon Dolar. Bunun 110 trilyon Dolar’lık kısmı, sadece en zengin %1 in elinde bulunuyor.Umutsuzca sorular soruluyor. Çoğu zaman cevap verecek muhatap da bulamıyoruz. Ülkemizde de böylesine refah yaşayan, ne kadar insan var? Bu zemginler fakirin daha da fakir olmasından başka bir düşüncelere sahip miler? Kızlarını kendileri gibi zengine verirler. Oğullarını da zengin kızlarla evlendirirler. Fakirlere tepeden bakarlar. Yardımsever değildirler. İçlerinde sıradışı bir iki insan çıkacak olsa, kısa zamanda o düşünce sahiplerini pişman ederler. Bir de bakarız ki, bu yardımsever insanlar servetlerinin önemli bir bölümünü kaybetmişler.
nyayı nasıl yeniden şekillendirecekler? Yeni bir şekilden toplum, siyaset ve iş dünyası için ne gibi adalet elde edilecek? Büyük lokma yutmaya alışık olanlar, verecekleri büyük sözleri tutabilecek mi?



Dünyayı hep aynı siyasetçiler idare etmektedir. Bu duruma son verecek bir girişimi önlemek için ellerinden geleni yaparlar.


 
Dünyayı yönetenler de, dünyanın zenginleri tarafından destek görenlerdir. Bu gidişe dur diyebilen, Haklı olarak, halkı arkasından sürükleyen siyaset ve liderler de vardır. Fakat bu değişim önderlerine karşı, amansız bir savaş içinde olanlar da vardır.
Hatta kendi ülkemizde dahi, halkın liderliğini yapacak ve haklının yanında olacak insanlarımız, şaibeli bir kaza sonucu ya da direk olarak suikast yapılarak hunharca katlediliyor.
İnsanlar can derdine düşmüş gibiler.
Atalarımız, önce sağlık derler.
İşte bu söz, bizim ülkemizde yanlış anlaşılmışa benziyor.
 Siyasi liderlerimizi elbette, koruyacağız.
Fakat onlar da bizler için her fedakarlığı yapmalılar.
Bizim ülkemizde ve başka diğer ülkelerde de olsun, 
HALKI İÇİN MÜCADELE EDENLERE KAHRAMAN GÖZÜYLE BAKILMALIDIR.
Siyasi bir hareketin lideri, muhalifleri tarafından dahi, hürmet görebilmelidir.
Bir ülkeye DEMOKRASİ geldi, diye sevinirken, bir de bakmışız, DEMOKRASİYİ getirenler tu kaka oluvermişler.
Ülkemizde de hep aynısı oldu. Adnan Menderes:"HALKIMA GÜVENİYORUM. İNSANLAR  MUTLU VE ZENGİN OLMALI." dediği için idam edildi. Keza Turgut Özal, yaşadığı dönemde Türkiyeye her alanda çağ allattığı halde, halkımızın önünde küçük düşürülmek istendi. Ölümü şaibelidir. Sayın Turgut Özal'dan sonra memleket bir kaos ortamına sürüklendi. Siyasi hakimiyeti derin devlet ele aldı.
Sevgili Cumhurbaşkanımız, Recep Tayyip Erdoğan için de yurt içinden ve yurt dışından karalama kampanyaları çıkarıldı.
Ülkemizin zenginliğini ellerinde tutanlar, başbakanı ve hükümeti beğenmiyorlar. Dünyanın zengin ülkelerinin yöneticileri de aynı şekilde bir terane tutturdular. Büyük Millet Meclisinin çıkardığı kanunlara dahi karışıyorlar.
Sevgili okuyucu, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan sadece ülkemizde değil, dünya üzerinde de umut olarak karşılanıyor.


2015 genel seçimleri Türkiyenin kaderini belirlemenin yanında, tüm dünyadaki halkların iyi yönetilmesine ışık olacaktır.
2015 genel seçimlerinden sonra, ülkemiz ve dünya ya DEMOKRASİ VE BOLLUK diyecek ya da DİKTATÖRLÜK VE SEFALET....
 BU makaleyi şu güzel cümle ile bitirmek istiyorum.
Vatandaş oy verirken, dilediği partiyi seçme hakkına sahiptir.
Fakat gerek İKTİDAR partisi gerekse MUHALEFET partileri;
ÖNÜMÜZDEKİ SEÇİMLERE VATANDAŞI RAHATLATACAK BİR PROGRAM SUNMALIDIRLAR.
Çalışanlar için bazı haklar getirilmelidir.
Mesela prim günleri dolduğu halde, yaşa takılanlara hakları verilmelidir.
Devlete ve bankalara borçları olanlara, yeniden yapılandırma yapılmalıdır.
Bilhassa, kredi kart borcu mağdurlarına çare bulunmalıdır.
Seçmenimiz ise, seçimlerde tercihini hissi değil gerçekçi kullanmalıdır.
ZENGİNİ DAHA ZENGİN, ORTA HALLİYİ FAKİR, FAKİRİ İSE YOKSUL YAPAN BİR ANLAYIŞA OY VERİLMEMELİDİR.

2015 YILI 1 KASIM GÜNÜ TEKRAR SEÇİM VAR


Sevgili Dostlar Yorumlarınızla, Önerilerinizle bu makalelere can gelecektir.


2015 YILI 1 KASIM GÜNÜ  TEKRAR  SEÇİM VAR.


Bir kuvvetli rüzgar estiğinde, kendimizi çaresiz, hissederiz. Yıllar önce ülkemizde bir kuvvetli DEPREM oldu. İnsanlarımız çil yavrusu gibi, sağa sola savruldular. Evleri harap olanlar, sevdiklerini kaybedenler, işsiz kalanlar oldu.

Şimdi de Türkiye Topraklarında bir afet var. Yolsuzluk yapıldı, diyerek tutuklananlar, bunları nahâk yere suçladı, denilen savcılar, var.
Kafalarımız karıştı. İktidar partisi tarafından yapılan savunmaya inanan veya muhalefetin dediklerini kabul eden iki çeşit insanımız var. Bir üçüncü yol da, biz olalım.
Böyle bir örgüt var. Adı paralel veya başka ne olursa olsun.
Böyle bir çetenin farkında olmalıyız.
Muhalefetten fırsatçı olmamasını, beklerdik. Ellerini oğuşturup sevineceğine, durun bakalım diye, bize yumuşatıcı bir anlayış, göstermeliydi. Bunda bir bit yeniği var. Biz de siyasetçiyiz. Seçimle gelenler, yine seçimle gitmelidir, sözünü gür bir sesle haykırmalıydılar.
O zaman daha çok oy alırlardı. Bu harekete, jentilmenlik denir. İktidarın çıkarmak istediği tüm kanunlara yardımcı olmalıydılar. O zaman daha 30 Mart seçimlerinde, hükümetin adayları kaybedecek, muhalefet partili adaylar, kazanacaktı. Bu güzel fırsatı kaçırdılar.
Seçmene söylenecek söz şu olmalıydı:

BİZ MUHALEFET PARTİSİ OLARAK, İKTİDARIN DEDİKLERİNE HİÇ KATILMASAK BİLE, DEMOKRASİNİN ZAFERİ İÇİN, DESTEĞİMİZİ VERİYORUZ. FIRSATÇILIK YAPMAYIZ. BU BAKAN ÇOCUKLARI DA MAHKEME EDİLSİNLER. ADALETE, GÜVENMEK GEREKİR. FAKAT ÖNÜMÜZDE SEÇİM VAR. SEÇİM MALZEMESİ YAPMAYACAĞIZ. BİZ İKTİDARA GELDİĞİMİZDE, ÇIKARACAĞIMIZ KANUNLARLA, HAKİMLERİN BAĞIMSIZLIĞINA KATKI SAĞLAYACAĞIZ. FAKAT BAĞIMSIZ DEDİYSEK DE, BU HAKİM VE SAVCILAR KARARLARINI ANCAK MİLLET ADINA ALACAKLARDIR. MİLLETİN GÜCÜNÜN ÜSTÜNDE HİÇBİR MERCİ OLMAYACAKTIR.

Bunu demediler. Engellemelere rağmen, zaten kanunlar da çıkarıldı. Hakim ve Savcıların görev yerleri değiştirildi. İkidar gardını aldı. Kendisini korumak adına, demokrasiyi de sağlam yere oturttu. 

Diğer partiler de iktidara yardım etselerdi, DEMOKRASİ tam anlamıyla korunmuş olacaktı.

 Muhalefet, eline kadar gelen kısmetini uçuruverdi.
Adeta bir olta balıkçısının eline kadar gelmiş balığı, denize atıvermesi gibi oldu.

7  Haziran 2015 de bir
genel seçim yapıldı.
Bu imtihandan başarılı çıkmak, mümkündü.
DEMOKRASİYE YAPILAN SALDIRILARI KINAYACAK
HALKIMIZIN KUVVETİNİ SAVUNACAK
PARTİ
İKTİDARA GELECEKTİ.
Tam aksini yaptılar. Seçimler oldu. Seçmenin kafası karma karışıktı. Yine de bir koalisyon hükümeti kurulabilecek tercih yaptı.
Partiler bunu anlamadılar. 13 yıldan fazla iktidarda olan parti, elbette yıpranmıştı.
Fakat seçmen bu partinin devleti idare etmeye devam etmesini isteyen bir karar aldı.
Anlamadılar.
Hükümet kurmaya yanaşmadılar.
Önümüzdeki iki aylık zaman diliminde yeniden bir karar alınacak.
Bu karar koalisyon istemi şeklinde olmayacak.
MHP barajı aşamazsa Ülkemizin en köklü partisi CHP iktidar olacak.
Yok HDP barajı geçemezse, İktidar Partisi mührü tekrar eleine alacaktır.
Haydi hayırlısı...
HDP terör örgütüne birşey diyemediği için, MHP ise hiçbir şekilde bir anlaşmaya evet demediği için baraj tehlikesi yaşayacaktır.
Fakat ikisi birden barajdan düşmeyecektir.
Sadece birisi meclise girecek  oy yüzdesine ulaşamayacaktır.
Karar seçmenlerindir.



2015 YILI 1 KASIM GÜNÜ  TEKRAR  SEÇİM VAR 

OKUYUCULARIMA BİR MEKTUP YAZDIM




AŞAĞIDA SİZ OKUYUCULARIMA BİR MEKTUP YAZDIM.



Sevgili Dostlar
Sevgili Arkadaşlarım
Sevgili Akraba ve Hısımlarım
Facebook sayfalarında ya da diğer blog ve blogcu sayfalarımda yazılar yazıyorum. Bu sayfalarda özgürce düşüncelerimi açıklıyorum.
Sizler ya bu yazdıklarımı beğenir ya da beğenmezsiniz.
Seçenekler de beğenmek beğenmemek var.
Beğenerek burada yazılanlara yorum yazabilirsiniz.
Beğenmediğiniz için de özgürce bizleri eleştirebilirsiniz.
Fakat yazılanları beğenmediğiniz için, bu sayfalardaki arkadaşlığınızı silip, gitmenizi hiç mi hiç anlamıyorum.
Üstelik sizler özgür düşünceyi savunan, saygın insanlarsınız.
Bu satırları yazanı eleştirebilirsiniz. 

Hatta sert sözlerle kınayabilirsiniz.
Çünki sizin gibi düşünmüyor.
Çünki sizin gibi yazmıyor.
Öyleyse ikna edin.
Sizin gibi olabilmemi sağlayın.
Şurada şu  ifadeyi de yazmadan geçemiyeceğim.
Sizler hangi konuda ve ne amaçla yazı yazarsanız yazın.
Sizleri önce insan olduğunuz için, seviyorum.
Düşüncelerinize karşı olabilirim. Yazdıklarınızı beğenmiyebilirim.
Eleştiri içerikli yorumlarla size cevap veririm.
Hiçbirzaman sizi arkadaşlığımdan silmem.
Yeter ki mükeddesatıma karşı hakaret dolu yazılarınız, olmasın.
O takdirde dahi sabrederim.
Sağlıkla, Afiyetle, mutlulukla ve sevgiyle yaşayın.



HASAN GÜLER





Sevgili Dostlar Yorumlarınızla, Önerilerinizle bu makalelere can gelecektir.




VER ELİNİ ARKADAŞIM
SENİNLE OLALIM BU SAYFALARDA

GEMLİK SEVGİSİ


GEMLİK SEVDASI

İlk Kendine Günaydın de her sabah
Ve gülümse kendine aynada…

 Sevgili okuyucularım eğer kısmet olursa bu köşede sizlere gurbetteki Gemlik’li olarak yazacağım. Gemlik nüfusundan daha çok olan hemşehrilerimin sesi olacağım. Gurbette insan duygusal oluyor.Geçen ay e-mail adresime gelen bir yazıda anafikir olarak, özlemek vardı. İki kardeşim Gemlik’te oturuyor.Zaman zaman kendilerini ziyarete gittiğimde: -Hep burada kalayım, diye ciddi ciddi düşünüyorum. Gemlik Orhan Velinin şiiri gibidir. Kıskanılacak bir sevgilidir. Büyük Atatürk, üçüncü Cumhurbaşkanımıza: -Celal Bey siz şairlerin hayran olduğu bir bölgede doğdunuz. Gemlik şiir gibi bir güzellikte demiştir.

Bursa- İstanbul istikametinde Gemliğe hemen varmadan önce ufak bir tepeciğin üzerinde kocaman harflerle yazan ve Orhan Veliye ait olan söz, gerçekten de Gemliğe doğru denizi görürsünüz ve bir an için acaba denizi gördüğüm için şaşırdım mı şaşırmadım mı tereddütüne düşersiniz

 Gemlik’ten uzak yaşayanlar gurbet acısını bilir. Şirin ilçemizde yaşayanlar ise bizleri merak eder.

Size ilk ayrılış günlerimi yazarak satırlarıma başlıyorum.
Bu koca şehre taşı toprağı altın diye gelenlerden biri de benim.
1972  yılında İstanbuldayım.
GEMLİK BALIKPAZARI MAHALLESİ
Şimdi Gemlik’te  yaşayan ve halen Balıkpazarında berberlik yapan, 
FENERYOLU
Amcam Cahit Arol'un  İstanbul Feneryolu'ndaki berber dükkanına geldim.

-Hoşgeldin Hasan.

-Hoşbulduk..amcam bir müşterisini traş ediyordu.
 Babamı sordu. 
Diğer akrabaları sordu.
O çok memnun olmuştu. Ben de ise bir tedirginlik vardı.
Yalova’ya kadar otobüsle, sonra Kartal’a arabalı vapurla 

Kartal’dan trenle Feneryolu’na gelmiştim.
O yıllarda trafik derdi yoktu. İstanbulda bazı semtlerde tramvay bile vardı.
Nüfus ise Bursa’mızın bugünkü sayısı kadardı.Amcam Cahit Feneryolu semtinin en meşhur berberiydi.
Feneryolu şimdi bile yeşeren ağaçları ile eşsiz bir semttir. Burada İstanbul’un elit insanları oturur.

-Yolculuğum çok iyi geçti, Cahit dedim. Amcam benden küçüktür. İş aradığımı söyledim.
Amcam önce bana, sonra traş ettiği şahısa manalı manalı baktı. Müşterisi bana doğru döndü.
-Gemlik’li sen sahiden o güzelim ilçeyi bırakıp burada çalışmak mı istiyorsun? dedi.
Karşımdaki şahıs bana yardım etmek için adeta çırpınıyordu. Ne bilirdim? İstanbul’un

böyle kalabalık, vurdumduymaz,hele hele her türlü kanunsuzluğun olduğu bir büyük köy olacağını…
O beyefendi belki de bugünü görmüştü. İnsanoğlu çok kere elindeki güzeli kaybetmeden tanıyamıyor.





Fakat babamın en küçük kardeşi amcam her bayram bize geldiğinde İstanbul’u anlata anlata bize sevdirmişti.
Şu an yine aynı sevgi var. İstanbul sokaklarıyla insanlarıyla
Asırlardan bakan manzarasıyla hala sevilir,severiz.
Asırlardan bakan manzarasıyla hala sevilir,severiz.
-Evet efendim bu eşsiz güzellikleri içinde saklayan, bu şehirde yaşamak istiyorum.
-Peki pazartesi bu adrese gel. dedi ve bana cebinden bir kartvizit verdi.
Adresi de tarif etti. Kendisi o fabrikanın Personel Müdürüydü.
Emekli oluncaya kadar,binlerce işçinin istihdam edildiği, işletmede çalıştım.

Zaman zaman Gemlik’e geliyorum.






 Halen berberlik yapan amcamı,nakliye, İnşaat, İnşaat malzemeleri Ve Hafriyat şirketleri olan kardeşlerimi,
diğer akraba ve dostlarımı ziyaret ediyorum.

Bundan sonraki yazılarımda gurbet hatıralarımı yazacağım. Bana yazarsanız sevinirim.




BİR GARİP YOLCUYUM HAYAT YOLUNDA
YOLUMU KAYBETTİM PERİŞANIM BEN
MECNUN MİSALİ GURBET ELLERDE
UMUTSUZ SEVGİNİN KURBANIYIM BEN
Eğer istersek, hayatı güzel tarafından yakalarız.
Yeter ki gülümseyelim.
Gün benim günüm diyerek kalkalım yatağımızdan…
Dostlarımızın varlığı, bizim yaşadığımıza delildir.
Bu dünyada huzur içinde yaşamak da bize bağlıdır.
Bir çiçek ya da  bir tatlı sözle bile dostları sevindirmek, mümkündür. Özür dilebilmek, teşekkür etmek ve şükretmek  erdemliliktir. 
VE Her sabah uyandığımızda:
Yeni güne merhaba demek.
 Hayatın bize sunduğu güzelliklerin farkına varmak gerek. 
Gözbebeklerine bak gülümse kendine
Ve umursa kendini teşekkür et
Sevmekle başlar her şey, kendini sev.
Ve paylaştıkça çoğalır , sınırsız ver
Dost ol Kendine Dürüst ol
İlk kendine günaydın de uyanırken…
Ve ilk Kendine Gülümse Aynalarda

Başkaları için değil, sadece kendin için yaşa.
Çünkü ömür, iki beyaz arasında geçen zamandır. 
Doğduğunda  sevindiler. Seni beyaz bir kundağa sardılar.
Öldüğünde üzülsünler. Seni beyaz bir kefene sarsınlar.
Doğduğunda onlar güldü, sen ağladın. Öldüğünde ise, sen gül, onlar ağlasın.