http://geceyibeyazlatannur.blogspot.com.tr/

18 Ocak 2016 Pazartesi

MUTLU EVLİLİKLER DİLERİZ

SABIRLI, HEYECENLI,ANLAYIŞLI VE NAZİK BİR ÇİFT OLMAK EVLİLİĞİN ÖMRÜNÜ UZATIYOR. PEKİ BUNU NASIL YAPACAKSINIZ DERSENİZ? AŞAĞIDAKİ YAZILANLARI OKUMANIZ YETERLİDİR.
EVLİLİK KARARI KOLAYCA VERİLEBİLİR. HATTA İNSANLAR HEMEN EVLENİVERİRLER. BU BİRLİKTELİĞİN DEVAMI ZORDUR. MUTLU VE SÜRDÜRELEBİLİR EVLİLİĞİN SIRRI İNCE DETAYLARDA GİZLİDİR.ÇİFTLER BİRBİRLERİNİ İYİ TANIMALI.. TANIMADAN DA EVLENİVERDİLERSE, OLAN OLDU İYEREK DERTLENMEMELİDİR. KENDİLERİNİ TANIYABİLMEK İÇİN BİRBİRLERİNE SIR GİBİ GELEN ŞEYLERİ KONUŞMALIDIR. YANİ BİRİSİ SÖYLERSE DİĞERİ SABIRLA DİNLEMESİNİ BİLMELİDİR.
KARŞILIKLI GÜVEN VE ANLAYIŞ HELE DE BİRBİRLERİNDEN HİÇBİRŞEY SAKLAMAMALRI MUTLU EVLİLİĞE ATILAN SAĞLAM BİR ADIM OLACAKTIR.


HEYECANINIZI KORUYUN
EVLİ ÇİFTLER, HEYECANLARINI KAYBETMEMEK İÇİN, DAĞCILIK, AXCILIK,ÇEŞİTLİ SOSYAL ÇALIŞMALARI, SPOR AKTİVİTELERİ,RESİM, MÜZİK GİBİ ÇEŞİTLİ HOBİLER EDİNMELİDİRLER.


SIK SIK KONUŞUN
KONUŞAN EVLİLERDE BERABERLİKLER KALICIDIR. KONUŞMAK BİLGİLERİ PAYLAŞMAK HATTA DERTLERE ORTAK OLMAK DEMEKTİR.BÖYLECE ÇİFTLER BİRBİRLERİNİ ÇOK DAHA İYİ ANLAYABİLİR VE BİRBİRLERİNİN ARZU VE İSTEKLERİNİ DE ÖĞRENEBİLİRLER.
MUTLU EVLİLİKLER DİLERİZ..

17 Ocak 2016 Pazar

İMAN VE İSLAM


İnsanlar Okusun Diye Yazıldı.

"Mü'min altı şeyden çok korkmalıdır!.."




Yüce Rabbimizin, üzerimizdeki nimetlerini saymakla bitiremeyiz. Bizi O yarattı ve yaşatıyor. İmanla şereflendirdi. En büyük nimet, bir insanın son nefesini imanla verebilmesidir.
Meleklerin bile kendisinden hayâ ettikleri; Hazreti Osman radıyallahü anh buyuruyor ki: Mü'min altı şeyden çok korkmalıdır.

Ona göre kendini hazırlamalıdır:

1- İmansız gitmekten korkmalıdır. Allah korusun, bir insan, imanlı, ibadetli dahi olsa, son nefesini imanla veremediyse, hiçbir kıymeti olmaz.

Önemli olan son nefestir. Yüce Rabbimizin, üzerimizdeki nimetlerini saymakla bitiremeyiz. Bizi O yarattı ve yaşatıyor. İmanla şereflendirdi. En büyük nimet, bir insanın son nefesini imanla verebilmesidir. Bundan daha büyük lütuf, bundan daha büyük nimet olmaz. Çünkü insan, nasıl öldüyse öyle haşrolunur.

İmanla kabre girebilmek için dünyayı sevmemek lâzımdır. Dünyayı çok seven, ondan ayrılmak istemez.

2- Sol omuzumuzda taşıdığımız meleğin günâhlarımızı yazmasından korkmalıyız. Birçok günâhı çekinmeden işliyoruz. Belki bunun birçoğunun farkında bile değiliz. Fakat onlar yazılıyor, kaydediliyor, hesabı bir gün sorulacaktır.

3- Yaptığımız hayırların şeytan tarafından iptâl edilmesinden korkmalıyız. Ezeli düşmanımız olan Şeytan, bize yalnız günâh işletmekle kalmıyor, elde ettiğimiz sevaplarımızı da bir yolunu bulup yok ediyor.

4- Azrâil aleyhisselâmın ruhumuzu ansızın almasından korkmalıyız. Hazırlıksız yakalanırsak büyük sıkıntı çekeriz. Ölümün gecikmesi için zaman talebimiz neticesiz kalır... İnsan, her an ölebilir. Ölümün mevsimi, gecesi gündüzü yoktur. Hasta olanı da ölebilir, sıhhatli olanı da. Genç ihtiyar ayırımı da yapılmaz. Ya ölmemeyi garantilemeliyiz veya ölüme daima hazır olmalıyız. Ki, emin olmak, garantilemek mümkün olmadığına göre hazır olmalıyız.

5- Dünyanın gaye edilmesinden korkmalıyız. Gaye, dünya olursa ahiret unutulur. Biz, dünya için değil, ahiret için yaratılmışız Rabbimizin rızası gayemiz olmalıdır. Dünyanın tamamı bizim olsa bile birkaç gün sonra hepsini bırakıp ayrılacağız.

6- Hane halkının bizi haram kazanmaya zorlamasından korkmalıyız. İnsan, hanımını, çocuklarını sever, onları kırmak istemez. Onların isteklerini gücümüz yettiği nisbette yerine getirmeliyiz. Aşırı talepleri için borçlanmak ve bu borçları ödemekte zorlanmak akıllı adamın yapacağı iş değildir... Yüce Rabbimiz bizi hep bu korkular içinde yaşatır inşaallah...
18.12.2014

16 Ocak 2016 Cumartesi

BİR HABER YAZ



BU SAYFALARDA YAZI YAZANLAR


Bir yalnızlığın içine yavaş yavaş açılırlar. Bir de bakarlar ki, ne arayanları var? ne de soranları?
Bu nasıl olur?
İlk önceleri kendilerine arkadaş seçerler. Yorumlar yazarlar. Arkadaşları olur. Yorum yazanları olur. Yukarıda da belirtildiği gibi, aradan zaman geçtikçe, ne arayanı, ne soranı kalır. Hatta bu sayfalarda yazanlar, psikolojik bir travma bile geçirirler. Düşünün bilgisayar başındasınız. Durmadan yazıyor, yazıyor, yazıyorsunuz. okuyanınız yok.  Bu bakımdan, hayata küsmeler bile yaşanır.
Fakat başka blog sahipleri öyle değildir. Onlar bıkmaksızın yazarlar. okuyanlarının olduğunu bilirler. Çünki, toplumsal konulara değinmektedirler. Onlar dava adamıdırlar. Başkaları gibi bir dertleri yoktur. Onlar bu blog sayfasında devamlı yazmayı kendilerine dert edinmişlerdir.
O dava adamlarını kutluyorum. Adam dediysek, sadece erkekleri değil, kadın erkek herkesi, dava adamı olarak tarif ediyorum.
Bu dava insanları öyle küsüp gitmezlar. Onların taraftarı olduğu bir düşünce akımı vardır. Biteviye o konuda yazılar yazarlar.
Mesela iktidarı eleştirecekler se, İktidarın her yaptığına bir kulp takarlar. Devleti idare edenler onların hedefidir. Onlar bazen bir şiir peşindedir. Bu sayfalarda durmaksızın şiirler yazarlar. Sonra da bu yazdıklarını kitap haline getirirler. Onların hedefi, buradan beğenilmek değildir. Onların amacı güzel ve edebi şiirler yazabilmektir.
Mesela hikaye yazacaklardır. Onlar da aynı şekilde önce bu blog sayfalarında yazarlar. Sonra da yazdıklarını kitap haline getirirler.   Bizim erişmek istefiğimiz hedefimiz var. Bu zor yolda bizimle yürüyecek ve kendilerine DAVA ADAMI diyeceğimiz, kendisini davaya adayacak arkadaşlar arıyoruz. Davanın ne olduğunu söylemedik mi? Davamız birlik ve beraberlik içinde yaşamak olmalıdır.İnsan ne yapacağını bilmeden yola çıkamaz. Bizler önce bulunduğumuz köyümüzde, mahallemizde yani en yakın çevremizde bir ışık olabilmeliyiz. Bizim gibi ışık olacakları ya da ışık olacaklara yardım edecekleri veya bu ışıkları yakanları desteklemese de onlara karşı olmayacak insanları bulmalıyız.İlk adımı köyümüze doğru atarak, yola çıkalım. Hak bellediğimiz bu yolda tek kişi de kalsak geri dönmemeliyiz. Köyümüzün adı GEMİÇ. Biz de onlara sesleniyoruz. Gelin bu davaya baş koyalım. Hepimiz aynı görüşte olmayabiliriz. Fakat içimizdeki ayrışmaları GEMİÇ KÖYLÜYÜZ adı etrafında ve düşüncelerimizden taviz vermeden, bir araya getirmeliyiz. Bu yazıyı okuyan Gemiçliler ya da bizim köyümüzden olmayanlar, ülkemizi ileriye götürebilmek için neler yapabilmeliyiz kaygısı taşıyorsanız,YAŞATIN FİKİRLERİNİZ...     
sizlere MERHABA diyorum. Yazılarımı okumasanız da, yorumlar yazmasanız da ben biteviye yazacağım. Fakat bu sayfada yazmayacağım. Yeni adresim: 
BİR HABER YAZ olacaktır.


 
İkinci yazımızda görüşmek üzere: GEMİÇLİ HASAN GÜLER 
17 OCAK 2016 PAZAR 

4 Ocak 2016 Pazartesi

YENİ ANAYASA





Sizlere bu sayfalarda biraz da kendimden bahsedeyim.
Babam, Karamürsel, Annem ise Orhangazi doğumludur.  Fakat annemin dedesi Molla Mehmet de doğu illerimizden Orhangazi'ye gelir.  Daha sonra Gemiç Köyüne gelir. Gemiç Köyüne yerleşir. Köyümüzün sevilen sayılan insanı olur. Dört oğlu bir kızı olur. Oğullarından ikisi harp esnasında şehit olurlar. Yani Benim anne sülalemin iki insanı savaş şehitleridir. Annemin anne sülalesi ise Karadeniz bölgesinden gelmişlerdir.


BİZİM KÖYÜMÜZ, İZNİK GÖLÜ İLE GEMLİK KÖRFEZİ ARASINDAKİ ARAZİDEDİR. KÖRFEZE YAKIN DİYE, YATIRIMLAR BURAYA YAPILDI. HALBUKİ İSKENDERUN KÖRFEZİNDEN BAŞLAYAN VE DOĞU VİLAYETLERİMİZİ ÖRÜMCEK AĞI GİBİ KUŞATAN BİR DEMİRYOLU YAPILSA, BU DEMİRYOLUNUN GEÇTİĞİ VİLAYETLERDEKİ, ÇORAK ARAZİLERE FABRİKALAR YAPILABİLİRDİ. ÇOK YAZIK OLDU. O ZAMAN DOĞUDAN BATIYA GÖÇ OLMAZDI. BATI İNSANI İSE, BEREKETLİ TOPRAKLARINDA YILDA İKİ ÜÇ DEFA ÜRÜN ALIR. HAYVANCILIK İSE ADETA ŞAHLANIRDI. 
SİZE BİRŞEY SÖYLEYEYİM Mİ? TERÖR BİLE OLMAZDI O ZAMAN. ÇÜNKİ ORADAKİ VATANDAŞLARIMIZI KİMSE KULLANAMAZDI. HERKES MUTLU OLURDU.GEÇTİĞİMİZ GÜNLERDE KURBAN BAYRAMINI İHYA ETTİK.
FAKAT NE ACIDIR Kİ? BİZE KURBANLIK HAYVANLARIMIZ DIŞARIDAN GELDİ. ÜÇ MİLYON NÜFUSLU BULGARİSTAN’DAN  KURBANLIK HAYVAN İHRAÇ EDİLDİ.
ZARARI GÖRDÜNÜZ MÜ? ETİN PAHALI OLMASININ SEBEBİ BİLE BURADAKİ FABRİKALARDIR. HELE BURSA’YI HİÇ SÖYLEMEYEYİM. ŞEFTALİ BAHÇELERİ, DOMATES TARLALARI FABRİKA OLDU. DOMATES ONUN İÇİN PAHALI. ÇÜNKİ ESKİSİ GİBİ ÜRETENİ YOK. 
Gemiç Köyümüzün tarihi Osmanlının kuruluş yıllarına hatta onlardan önce Selçuklu zamanına kadar uzanır.
 Gemlik'te gemi ustaları ve gemi atölyeleri vardı. Bundan dolayı buraya GEMİLİK dediler, söylene söylene şimdiki adı GEMLİK kaldı. Bu gemici ustaları hem ağaçları bakımından bol hem de havası temiz olan köyümüzde yerleşmişlerdi. Buraya da GEMİCİ köyü dediler. Söylene söylene adı GEMİÇ olarak kaldı. Köyümüzde Osmanlının simgesi sayılan ulu çınar ağaçları var. Köyler arasında bir zamanlar en ileriydi. Bizim köyümüzün sakinlerine BEYLER derlerdi. Ben onları yaşadıkları dönemde gördüm. İzzet Bey- Osman Bey-- Ömer Bey,Nuri Bey, Esad Bey, Salim bey  bunlardan bazıları..
Kendileri ile uzaktan akrabalığımız var mı bilmiyorum.
 Benim babam bu köye annesinin yanında gelmiş. Dedem Karamürsel'li. Annem ise bu köyün yerlilerinden MOLLALAR sülalesinden. 

Dedem Halit Efendi bu köyde yıllarca muhtarlık yapmış, 
köylüler tarafından herzaman kendisine danışılan bilge bir kimseydi. 
Babamın anne bir kardeşlerinin babası: 

AHMET ÇAVUŞ Köyümüzün köklü sülalesinden gelmektedir. Amcalarımın akrabaları köyde sözü geçen kişilerdir. Ahmet Çavuş Dedem bizleri tosunlarım diye severdi. Herbirimizi de  bu kadar çok severmiydi? Kanımca bizi daha çok severdi. Yaşadığı zamanda amcalarımın herbiri:
-Babam beni daha çok sever diye gururla bahsetmişlerdir. İşte kendisi böylesine dürüst hiçbir çocuğunu diğerinden ayırmayan iyi bir insandı.
Yukarıda kısaca bilgi verdiğim köyümün bereketli tarlalarına sanayii de getirildi. ASİL ÇELİK -CARGİLL ve diğer küçük atölyeler köyümüzün bereketli topraklarına kuruldu. O zaman ki muhtarımız MUSTAFA ÇUBUKÇU ve İhtiyar Heyeti bu hizmeti istemediler. Hatta bütün köylü iktidar partisinden istifa edip, Ecevitin Partisine(CHP) geçtiler.
Fakat yine de olan oldu. Fabrikalar köyümüze yapıldı. Bu yüzden yapılan fabrikaya hala bizim köyümüzden az kişi alırlar. İşte göstermelik 3-5 kişi bizim köyden vardır.
  Bu kıymetli topraklar tarım için kalsaydı. Fabrikalar Başka yerlere yapılsaydı. Belki de bu şehirlere göç önlenecekti. Şimdi Gemlik nüfusu ve Orhangazi nüfusu Anadoludan göç almış durumdadır.
  Bu fabrikaların yapıldığı arazilerde üzüm bağları vardı. Şeftali bahçeleri vardı. Tarlalarda Domates-biber- fasülye-Buğday-yulaf-arpa. sebze meyva bakliyat ve tahıl ekilirdi. Hayvancılık çok ileriydi.Her hanenin kendine yetecek kadar hayvanı, mutlaka vardı.
Köyümüzün büyük bir sığır sürüsü vardı. Bizim dahi koyunlarımız vardı.
Şimdi arazi kalmadı. Mal sahipleri değerlenen tarlalarını satıp şehire gittiler. Daha geçenlerde pek de büyük olmayan bir tarlanın 3 trilyona satıldığını duydum. Şimdi burada malsahibi olmayan ya da az malı olan küçük bir nüfus var. Çoğu da yaşlı. Onlardan sonra ne olur bilmiyorum.
Mezarlık olarak çok büyük. Yaşayanlar için çok küçük bir köyümüz var.
  Bu köyün sadece tek gelir kaynağı zeytin var. Onu üretiyoruz. Fakat satamıyoruz. Çoğalan kent nüfusu kıt kanaat geçiniyor. Herşeyde tasarruf yapılıyor. Bütün ülkemiz insanları gibi üreticimiz de perişan. Bizim köyün köyde çalışanları da zor durumda. Gemiç Beyleri toprak oldu. Yeni Beyler yetişmedi. Zeytin fiyatları masrafı karşılamıyor bile. Bizden çok ucuza alınan ürün, en ucuz diye satılan market raflarında 3-4 misli parayla müşteri bekliyor. Şehirlinin parası çok mu sanki. Onlar da zor geçiniyor. Bu aşırı fiyat farkını aşağı çekmek için koopereatifler kuruluyor. Fakat o kooperatifler de ürettiğini pazarlayamadığı için kısa zamanda pasif duruma düşüyor. Ortaklarına ise üzüntü ve borç kalıyor. Buna bir çare bilen, bulan parti: ilk seçimde iktidar olur diye düşünüyorum.
Yapılacaklar şu olmalı:
1. Bu açılım lafı derhal lafa kaldırılmalıdır. Çünki tehlikeli bir yola doğru gitmektedir.
2. Göç önlenmelidir. Ülkemizin bereketli topraklarındaki fabrikaların sahipleri ikna edilmeli, hiç değilse bundan sonra yapılacak olanlar; doğu ve güneydoğu bölgelerimize kurulmalıdır.
3.Koruculuk sistemi kaldırılmalıdır. Mevcut korucular kaç yaşında olursa olsun. Emekli oluncaya kadar maaşa bağlanmalı, onlara verilen silah ve cephane silahlı kuvvetlerimize iade edilmelidir.
4.Bütün kooperatifler, bütün apartman dairesi yöneticileri, bütün yardım dernekleri, bütün sivil toplum kuruluşları parasal ve idari anlamda özel savcılar tarafından denetlenmelidir. Yolsuzlukların önüne geçmek için şikayet beklenmeden denetimler yapılmalıdır. Bir dernek kuruluyor. Önce bu derneği kuranlar zengin oluyorlar. Zengine ise kimse dokunamıyor. Haksızlığı önleyecek, hakkı teslim edecek siyasi bir iradeye ihtiyaç vardır.
5.Şimdiye kadar yapılan yanlıştan derhal dönülmelidir. Profesyonel bir askeri güç kurulmalıdır. Bu güçteki gönüllüler yüksek maaş almalıdır. Bu askerler önce ölmemeyi bilmeli, sonra ise hedefi tam onikiden vurabilmelidir. Eline hiç silah almamış anne kuzuları, bir daha teröristlere hedef tahtası yapılmamalıdır. Bu özel silahlı güç, doğrudan genelkurmay başkanlığına bağlı bir orgeneral’in emrinde olmalıdır. Bir devlette iki ayrı ordu olmaz.
6.Masum vatandaşlarımız her zaman korunmalıdır. İnsan hakları masumlar için daha önemlidir. Suçu olanlar ise devletin güvenlik güçlerine teslim olmalıdır. Cezasız hiçbir şey olmaz. Af sözü bile edilmemelidir.
7.Bu ülkenin ismi Türkiye’dir. Sahibi de dünya kuruldu kurulalı var olan ve Dünya liderliğini daha yüzyıl önce elinde tutan, Türk Milleti’dir.Elbette resmi dilimiz TÜRKÇE’dir.
8.Milletimiz asırlardır liderlik yapagelmiştir. Kimseye zulm etmemiştir. İspanyolların soykırıma uğrattığı Yahudileri, bağrımıza bastık. İstanbul’u fethettik. Fakat patrikhaneyi kapatmadık. Hala Hiristiyan vatandaşlarımıza hizmet etmektedir. Biz hangi inanıştan hangi ırktan olursa olsun, herkesi önce insan olduğu için severiz. Sevdiklerimizden de insanlık bekleriz.
9.Fakir vatandaşımız hangi ilden olursa olsun, devlete başvurmalıdır. Devlet balık veren değil, balık tutmayı öğreten olmalıdır. Cami önlerinde para isteyen insanlar var. Bunları denetleyecek bir sistem olmalıdır. Bu insanlar zenginseler ağır para cezası kesilmelidir. Fakirler se onlara yol gösterilmeli, iş verilmeli, para kazanma imkanı sağlanmalıdır.
10. Yukarıda da belirttiğim gibi, annemin baba tarafından sülalesi doğu menşeylidir. Belki de  kürt kökenli akrabalarımız olabilir. Dayıma ve amcama sormadım. Kendimi TÜRK bildim. Kim ne derse desin, Büyük Türk Milletinin bir ferdiyim. Türk olmakla kıvançlıyım.  Başkası benim gibi düşünmeyebilir. O onun tercihidir. Fakat bu ülke kanunlarına göre vatanımızı sevmek zorundadır herkes. Sevmek bizi birbirimize bağlayacaktır.
11. Sizin yazacağınız çareleri de buraya ilave edeceğim. En önemlisi yepyeni bir anlayış ve yepyeni bir ANAYASA’ya ihtiyaç vardır.