http://geceyibeyazlatannur.blogspot.com.tr/

30 Kasım 2015 Pazartesi

EMEKLİLERİN VE EMEKLİ OLAMAYANLARIN İSTEKLERİ

GAZETE OKU

Emekliye kredi çalışmasının detayları belli oldu

Emeklilere, maaşlarının 10 katına kadar faizsiz kredi verilecek


UZUN VADE İMKANI 
Emeklilere faizsiz kredi kamu bankaları tarafından kullandırılacak. Takvim'in haberine göre emekliler kamu bankalarından maaşının 10 katına varan tutarda kredi çekebilecek. Örneğin; maaşı bin 500 lira olan bir emeklinin kullanacağı kredi, 15 bin liraya varan tutarda olacak. Kredinin geri ödemeleri ise 1 yıl sonra başlayacak. Yani krediyi kullanan emekli, ilk yıl bankaya hiç geri ödeme yapmayacak. 1 yıl sonra başlayacak taksitler de faizsiz olacak. Emeklilere faizsiz kredide uzun vade imkanı sağlanacak. 

AK PARTİDEN YAŞA TAKILIP EMEKLİ 

OLAMAYAN 518 BİN MAĞDURA DA 

MÜJDELER BEKLİYORUZ

Bakanlık tarafından yapılan incelemelere göre; yaklaşık 500 bin kişi prim gününü doldururken; 6 ay, 1 yıl, 5 yıl gibi sürelerle emeklilik yaşını bekleyenler bulunuyor. Diğer yandan 100 bini aşkın kişinin de yaşı doldurduğu halde prim gün sayısında eksiği olduğu belirtiliyor.
“Emeklilikte yaşa takılanlar”
Duymayanlar için açıklayalım. 8 Eylül 1999 tarihinden önce işe başlayan kişiler normalde yaş şartı olmaksızın, prim günü ve sigortalılık süresiyle emekli olacaklardı. Fakat DSP-ANAP-MHP hükümeti, hazırladığı sosyal güvenlik paketiyle prim gününün yanında yaş şartını da yeniden getirdi. ‘Yeniden’ diyoruz çünkü çok önceden beri uygulanan emeklilikte yaş koşulu, 1991’de Demirel Hükümeti tarafından kaldırılmış ve kadınlar 38, erkekler 43 yaşında emekli olabilir hale gelmişti.
30’lu ve 40’lı yaşlarda emeklilik hayali kuran çalışanlar için 8 Eylül 1999’da yapılan düzenleme şok etkisi yaptı. Örneğin 1974 doğumlu ve 1992’de çalışmaya başlayan bir bayan 2012 yılında emekli olabilecekken, yeni yasaya göre emeklilik tarihi 2023 yılına uzadı. Yani bu bayan işe girerken beklediği tarihten 11 yıl daha geç emekli olacak. İşte bu örneğimizdeki gibi yaklaşık beş milyon kişiye Emeklilikte Yaşa Takılanlar (EYT) diyoruz.

AK PARTİDEN YAŞA TAKILIP EMEKLİ 

OLAMAYAN 518 BİN MAĞDURA DA 

MÜJDELER BEKLİYORUZ.


Süleyman Soylu Trabzonlu seçim öncesi çalışmalarında bir mobilya üretim atölyesini ziyaret ederken işçilerden biri EYT mağduru olduğu ve bunun kabul edilebilir bir durum olmadığı vede sorunun çözülmesi gerektiğini dile getirmişti. Süleyman bey o kişiye bu konunun çok önemli olduğu ve çözülmesi gerektiğini söyledi. Yanındakilere bunu not alın bana hatırlatın bunu muhakkak çözeceğiz. Demiştir. Şimdi SGK Bakanı. Bu konuşmaların doğru olduğunu teyidettim bizzat mağduriyetini anlatan arkadaşla görüştüm.
Sayın Çalışma Bakanımız olmadan önce söz verdi.
Ondan bir açıklama bekliyoruz.




29 Kasım 2015 Pazar

GELİRLERİMİZİ ARTIRABİLMEK



Gelirlerimizi artırmaya ne dersiniz?

Paramızı, yani finansal hayatımızı şekillendiren iki veri vardır; gelirler ve giderler. Giderlerimizi kontrol etmeye çalışır, isteklerimizi erteleyip, önce ihtiyaçlarımızı karşılamaya gayret ederiz ve gider bölümüne ciddi emek harcariz. Ama, gelir konusuna gelince, aynı hassasiyeti göstermeyiz. Oysa, finansal hayatımızı ikisi de aynı derecede etkiliyor.

Finansal olarak problem yaşayan bir kişiyle karşılaştığımızda, ilk olarak giderlerine odaklanır ve paralarını en uygun hangi şekilde tasarruf etmeleri üzerine eğiliriz, ki gerçekten önemli bir nokta ve kesinlikle göz ardı edilmemeli. Ama, nedense gelir bölümüne çok fazla dikkat etmeyiz. Bunun karşılığında da, belki de o kişinin ekstra gelir elde edebileceği bir nokta varken, üzerinde hiç düşünülmediğinden dolayı, büyük bir fırsatı da kaçırmış oluruz.

Çoğu zaman, bütçenizi ne kadar kısarsanız kışın, yeterli miktarda geliriniz yoksa, durumunuzda pek bir değişiklik olmayacaktır. Hedeflediğiniz noktaya ulaşmak için, ekstra bir gelire ihtiyacınız olabilir ve bu ekstra gelir olmadan, gerekli adımları atamayabilirsiniz. Bu adımlar borçlarınızı azaltmak olabilir, ileriye dönük yatırımlarınız için para biriktirmek olabilir, ev veya araba krediniz varsa, onları ödemek olabilir. Ama, bunları sadece ekstra bir geliriniz varsa yapabilirsiniz. Ekstra gelir olmadığında, öldüğünüz yerde sayıp durursunuz. Öyleyse, gelirlerinizi artırmanın yollarını araştırıp, bulalım.

Başlamadan önce sorayım; şu anda rahat bir işte çalışıyor musunuz? Devamlı bir geliriniz var mı? Rahat bir işte, devamlı geliriniz olduğu halda çalışıyorsunuz, ama içiniz rahat değil ve yapmak istediğiniz bazı şeyleri yapamıyor gibi hissediyor musunuz?İçinizde yapmak istediğiniz ama yapamadığınız bir hevesiniz, hobiniz, bir yeteneğiniz var, ama işinizden dolayı bu heves, hobi veya yeteneğinize eğilemiyor musunuz?

Eğer, yukarıda sıraladığım sorularda kendinizi görüyorsanız, biraz daha detaya girelim ve bakalım nelerle karşılaşacağız?

Çalıştığınız işin size gerçek maliyetini hiç merak ettiniz mi?

Hiç hesapladınız mı? Eğer işinizi seviyorsanız ve sadıksanız, günde minimum 8 saatinizi ısınize ayırıyorsunuzdur. Ve, çalıştığınız yerde, yeteri kadar insan yoksa, bu 8 saat belki de 10-12 saate kadar da üzüyordur. Yani, saate vurduğunuzda, yapmış olduğunuz işin karşılığında düşük bir ücret alıyorsunuz. Bunu hesapladığnızda, belki de ikinci bir iş sizin için daha faydalı olacaktır. Kimse bilemez gerçi, ama belki de ileride yanda yapmış olduğunuz ikinci iş, zamanla sizin ilk işiniz haline de dönüşebilir.



Hobiniz var mı?

Hepimizin küçüklükten kalma veya sonradan edinme, severek yaptığımız, yaptığımızda da iç huzuru sağlayan, ama zaman yetersizliğinden bir türlü vakit ayıramadığımız bir hobimiz vardır. Eğer zaman yetersizliği, hobinizle ilgilenmenize ve ekstra gelir elde etmenize engelse, hobiniz için nasıl zaman ayırabileceğinizi anlatayım. İlk olarak, iş yerinde geçirdiğiniz zamanı inceleyin ve daha kısa zamanda daha üretken nasıl olabilirsiniz, inceleyin. İş arkadaşlarınızla gereksiz muhabbet ederek zamanınızı harcadığınız oluyor mu? Ekstra çalışma saatleri için kendinize bir sınır çiziyor musunuz? İşinize 1 veya 1,5 saat erken gidebilir misiniz? Dünyadaki herkesin olduğu gibi, sizin de gün içinde sadece 24 saatiniz var ve bu 24 saati nasıl dilimlere ayıracağınıza sadece siz karar verebilirsiniz. İşinizin haricindeki saatleri de organize edebilirseniz, hobinize ayırabileceğiniz bir zaman bulabilir ve yavaş yavaş hobiniz üzerinde çalışıp, ekstra bir gelir elde etmeye başlayabilirsiniz.

Ücret almadan yaptığınız işler var mı?

Muhtemelen birçok kişinin ihtiyacı olabilecek bir yeteneğimiz vardır ve biz bu yeteneğimizi ailemize, arkadaşlarımıza ve ailemizin ve arkadaşlarımızın arkadaşlarına için ücretsiz bir şekilde hizmet olarak sunarız. Kötü birşey değil bu, gönlü bol olmak, cömert olmak güzel birşeydir. Ama, bu yeteneğiniz karşılığında bazen bir ücret almak kimseyi rencide etmez. Çok yakın arkadaşlarınızdan ve ailenizden almayabilirsiniz, ama yakınlık derecesi azaldıkça, vermiş olduğunuz hizmet ve o iş için ayırdığınız zamanın karşılığını almanız, size ekstra bir gelir kapısı olacaktır. Küçük bir kartvizit hazırlayıp, daha önceden ücretsiz olarak hizmet vermiş olduğunuz kişileri de referans olarak gösterdiğinizde, az da olsa damlamaya başlayan bir ek geliriniz olacaktır.

Kontrat usülü çalışmayı düşündünüz mü?

Çalışmış olduğunuz işi çok seviyor ve keyif alıyor olabilirsiniz. Bu, çalışan kişiler için bulunmaz bir rahatlıktır. Sevmeden ve keyif almadan çalışmak da eziyet gibidir. Sevdiğiniz işte kazanmış olduğunuz tecrübe ve birikimi, sizin bu özelliğinizden faydalanmak isteyen kişilerle paylaşabilir ve bu sayede ek gelir elde edebilirsiniz. Bu tecrübe ve birikimi, aynı sektöre yeni girmiş kişilere eğitim olarak aktarabilir ve buradan kazandığınız parayı ihtiyacınıza göre kullanabilirsiniz.

Bir konuda uzman olun.

Çevrenize bakın ve insanların neye ihtiyacı olduğunu gözlemlemeye çalışın. Ve bu ihtiyaç üzerine kendinizi geliştirin ve o konunun uzmanı olun. Kendinizi geliştirdiğiniz bu konu üzerine yavaş yavaş etrafınıza kendinizi tanıtmaya başlayın ve o konuda sorusu olan kişilerin gittiği uzman kişi ölün. Yeterli sayıda kişi, sizi uzman olarak görmeye başladığında, artık ekstra bir gelir imkanınız daha var demektir ve rahatça vermiş olduğunuz uzmanlık bilgisi için ücret talep etmeye başlayabilirsiniz.

Gördüğünüz gibi, biraz düşününce, kısıtlı gelirinizi biraz daha arttırabilmek için yeteri kadar imkan var. Bütçeniz gerçekten ekstra bir desteğe ihtiyacı varsa, yukarıda bahsettiğim konuları düşünün ve hayatınızda yer edinmesini sağlayın. Daha önce de dediğim gibi, belki bugün bir ek gelir olsun diye başladığınız hobiniz, yeteneğiniz yarın sizin birinci gelir kapınız olabilir.

28 Kasım 2015 Cumartesi

SEADETİ EBEDİYYE


Sadece fihristi bile bir hazine...

Salim Köklü
Facebook
Bu kitapta bir Müslümana lazım olan bütün bilgiler vardır. Hepsi de en güvenilir eserlerden derlenmiştir. Dikkatlice okuyan kimse dinimizin bütün emir ve yasaklarını öğrenir.
Ehl-i sünnet âlimleri İslamiyet’i bildirmek için binlerce kitap yazmıştır. Bunların hepsini okumak imkânsızdır. Bugün bu kitapların özeti diyebileceğimiz çok kıymetli bir kitaptan bahsedeceğiz. Bu eser "Tam İlmihal Seâdeti Ebediyye" kitabıdır. Bir Müslümana lazım olan bütün dinî ve millî bilgileri içerisinde bulundurmaktadır. Tamamen nakle dayanmaktadır. Her bilginin kaynağı gösterilmiştir.

Bu eserde iman esasları ve Ehl-i sünnet itikadı çok geniş ve herkesin anlayacağı şekilde açıklanmıştır. Sapık ve bozuk inanışlar bildirilmiş, Müslümanlar bunlardan sakındırılmıştır. Günümüzde yaygın hâle gelen bid'atler gösterilmiş ve sünnet olan şekli bildirilmiştir. Kaza, kader, kısmet ve alınyazısı konuları anlatılmıştır. Ahiret halleri, kabir hayatı, cennet ve cehennem hakkında doyurucu bilgi verilmiştir.  

İslamın beş şartı geniş olarak açıklanmış, bütün meseleler Hanefi mezhebine göre bildirilmiştir. Zaman zaman diğer üç mezhebe ait bilgiler de verilmiştir. Abdest, gusül, teyemmüm, mest, namaz, namaz vakitleri, oruç, zekât, adak, yemin çeşitleri ve hac bilgileri sade bir dille anlatılmıştır. Alışveriş bilgileri, yemesi içmesi haram ve helal olan şeyler bildirilmiştir.

Feraiz bilgileri yani dinimize göre miras taksimi örnek hesaplarla geniş olarak açıklanmıştır. Tasavvuf ve tasavvuf büyükleri hakkında doyurucu bilgi verilmiştir. İyi ve kötü huylar bildirilmiş, kötü huylardan kurtulup iyi huylara nasıl kavuşulacağı anlatılmıştır.

Dinimizin kadına verdiği önem, kadının ve kocanın birbirlerine karşı hak ve görevleri geniş olarak anlatılmıştır.  

Mezhep, içtihat gibi hususlar anlaşılır bir biçimde açıklanmıştır. Her Müslümanın muhakkak dört hak mezhepten birine uyarak ibadetlerini yapmasının şart olduğu vesikaları ile bildirilmiştir.  

Atom ve fen bilgileri, elli civarında mühim hastalık ve tedavileri açıklanmıştır. Bine yakın meşhur kimsenin hayatları kısaca anlatılmıştır. Faydalanılan binden fazla eserin ismi ve yazarı bildirilmiştir. Üç bine yakın kelimenin fihristi çıkarılmıştır. Sadece bu fihrist bile bir hazinedir. Otuz seneden fazla bir araştırmanın mahsulüdür. 132. baskısı yapılmıştır.

Tefsir, meal ve akıl hakkında yeterli bilgi verilmiş. Ayrıca İmam-ı Rabbani hazretlerinin bazı mektupları kitabın çeşitli yerlerine konmuştur.  

Kısaca Seâdet-i Ebediyye kitabında bir Müslümana lazım olan bütün bilgiler vardır. Hepsi de en güvenilir  eserlerden derlenmiştir. Bu kitabı dikkatlice okuyan kimse dinimizin bütün emir ve yasaklarını öğrenir. Bu kıymetli eseri her Müslüman okumalı, çoluk çocuğuna da okutmalıdır. Bu kıymetli eser çocuklarımıza en güzel hediye, en güzel mirastır...

22.11.2015

VANDAN DOĞAN BİR GÜNEŞ





Van'dan doğan bir güneş...

Gönül Sultanları
Ahmet Demirbaş
Facebook
Zâhir ve bâtın ilimlerinde kâmil ve dört mezhebin fıkıh bilgilerinde mâhir Abdülhakîm Arvâsî (kuddîse sirrûh) hazretleri 1865 (H.1281)'te Van-Başkale'de doğdu...
Bugün; zahir ve bâtın (kalb) ilimlerinde kâmil, dört mezhebin fıkıh bilgilerinde mâhir, büyük âlim ve velî Seyyid Abdülhakîm Arvâsî hazretlerinin “rahmetullahi teâlâ aleyh” vefat yıl dönümüdür...

Zâhir ve bâtın ilimlerinde kâmil ve dört mezhebin fıkıh bilgilerinde mâhir, veliyyi kâmil tasavvuf ilminin mütehassısı, bu mübarek zat 1865 (H.1281)'te Van-Başkale'de doğdu...

Abdülhakîm Arvâsî hazretleri 1878 (H.1295) yılında zamanının bir tanesi Seyyid Fehîm Arvâsî hazretlerinin huzûruna kavuştu. Onun sohbet ve teveccühleri ile gönlünü nurlandırdı. Zâhirî ve batınî ilimlerde icâzet aldı. Arvas'ta büyük ilmî faâliyetlerde bulunuyordu. Ancak 1914 yılında Birinci Dünyâ Harbinin başlarında Rus askeri Doğu Anadolu'yu işgâle başladı. Bir taraftan da Ermenileri silahlandırarak masum Türk halkı üzerine kışkırtıyorlardı. Hicret etmek zorunda kaldılar. Erbil, Bağdat, Musul, Adana, Eskişehir derken, çileli bir yolculuktan sonra 1918 senesinde İstanbul'a teşrif ettiler...

Eyüpsultan'daki Kaşgari Dergâhı'nın şeyhliği, imâmlığı ve vâizliği ile vazîfelendirildi.

Bu arada Sultan Vahideddîn Han tarafından Süleymâniye Medresesine tasavvuf müderrisi (ordinaryüs profesör) olarak da tâyin edildi. Böylece hem çeşitli câmilerde vaaz ederek ve hem de üniversitede hoca olarak İslâmiyeti yaymaya, din düşmanlarını susturmaya ve sindirmeye başladı...

Üniversite mensupları, fen ve devlet adamları, çözülemez sandıkları meseleleri sormaya gelir, sohbetinde, dersinde bir saat kadar oturunca, cevâbını alır, sormaya lüzum kalmadan, o bilgileri öğrenmiş olarak dönerdi... Ancak; dîni dünya çıkarlarına âlet eden yobazlara karşı Eyyûb Sultan, Fâtih, Bâyezîd, Bakırköy, Kadıköy ve Beyoğlu Ağa Câmii kürsülerindeki konuşmaları, iftirâlara sebep oldu.

Bunların tahriki ile Eylül 1943'te tutuklanarak İstanbul'dan İzmir'e götürüldü. Yakınları, kendilerinin Bursa'ya nakli veya İstanbul'a iâdesi için birkaç defâ teşebbüse geçtilerse de her defâsında ret cevâbını aldılar...

Nihâyet Ankara'ya nakline müsaade çıktı. Biraderinin oğlu Faruk Işık Bey'in evine geldiler. Bu sırada hasta idi. On sekiz gün yattıktan sonra 27 Kasım 1943 (H.1362)'te vefât etti... Keçiören-Bağlum'a defnedildi...

Definden sonra mübarek mahdumu Ahmet Mekkî Efendi; çok sevdiği talebesi Hüseyin Hilmi Işık Efendi'ye "Babam sizi çok severdi, sesinizi iyi tanır, hoşuna gider, telkîni sen ver" buyurdu. Telkîn de o mübarek zata nasip oldu... Allahü teala şefaatlerine nail eylesin...

27.11.2015

25 Kasım 2015 Çarşamba

24 KASIM ÖĞRETMENLER GÜNÜ





"TÜRKLER, DÜNYAYA İKİ DAFA HÜKMEDECEK"


Yukarıdaki ifade:

Peygamber efendimizin (s.a.v.) Türklerle ilgili olarak söylemiş olduğu hadislerinden biridir. 
Türkler bildiğiniz gibi Osmanlı İmparatorluğunu kurarak, yüzyıllarca dünyaya hükmetmiş, olaylarda söz sahibi olmuştur.
 Böylece islam dinini yaygınlaştırmışlar ve sahiplenmişlerdir.

Bu güne baktığımızda, Türkiye son elli yılın en aktif dış politikasını gerçekleştirmektedir. 
Dış dünya basını da Türklerin etkili olacağına dair senaryolar üretmeye başladı. 
Son örneklerde de buna
benzer beklentiler artmış durumda. 
Bu senaryoların tam anlamıyla gerçekleşmesi, eğitim sistemimizin değişmesine bağlıdır, diye düşünüyorum.

Torunlarımız Dünya da tam anlamıyla söz sahibi olacaklardır.
Bize düşen çocuklarımızı üstün bilgiye haiz olarak yetiştirmeye vesile olmak.
Türk Milletini her kulvarda birinci yapacak nesiller yetişmesine önayak olmaktır.

İşte tam burada dünyaya hakim olabilmenin formülü aklıma takılıverdi.
Bu vazife öğretmenlere verilmelidir. 
Eğitim sistemimiz tamamen değişmeli. Öğretmen adayları, üstün zekalı ve her bakımdan donanımlı olmalıdır.
 Bunun yolu da tıpkı doktor, mühendis, subay ve bunlara benzer insanların puanını alan ve hatta daha da çok puan alan öğrenciler, ÖĞRETMEN olmalıdırlar.

Aşağıda peygamberimizin damadı Hazreti Ali Efendimizin bir sözü var. 



Evet yediden yetmişe, her vatandaşımız öğretmenlerimize hürmet ederler. Öğretmenler gününü büyük bir aşkla kutlarlar..
Salı Günü 24 Kasım idi. Bu tarihin derin ve güzel bir anlamı var. 
Çünkü 24 Kasım Öğretmenler günüdür.
Peki yıllardır kutlanan bu 24 kasım tarihinin açılımı nedir.

  Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kurucusu; Gazi Mustafa Kemal Atatürk'e 24 Kasım 1928 de  Başöğretmenlik ünvanı verildi. 


1981 yılı Atatürk'ün doğumunun yüzüncü yılına rastlıyordu. Bu nedenle 24 Kasım 1981 Tarihi, Öğretmenler Günü olarak ilan edildi. 

O günden başlamak üzere 24 Kasım günü: Öğretmenler Günü olarak kutlanmaya başladı.

 Bu kutlamanın verdiği ilhamla diyorum ki, Türklerin Dünyaya yeniden hükmedilmesi için, eğitim sistemimizde ciddi bir değişikliğe ihtiyaç vardır.
 Öğretmenlik başvurusu tamamen değişmelidir. 
Evet öğretmenlerimiz özveri ile çalışıyorlar. Maddi imkansızlıklarla mücadele ediyorlar. Bir köy okulunun sobasını öğretmen yakıyor. 
Yine bir köy okulunun öğrencilerine yardımı, öğretmen sağlıyor. 
Öğretmenlerin öğrencileri, doktor, mühendis, Subay, vali oluyor.Bu başarılı öğrenciler o zaman iyi de maaş alıyorlar. Fakat öğretmenlerimiz her bakımdan muhtaç durumdalar. 
Çalışırken de emekli olduktan sonra da zor koşullarda yaşıyorlar. 
Başarılı insanları, yani çok para alanları yetiştiren onlar. 
Fakat Türkiye bir atılım yapamıyor. 
Yani ilim adamı yetiştiremiyoruz. 
Son yüzyılda bulunan her yeni şey başka ülkelerin insanlarına ait. 
Bunda bir çarpıklık var. 
Öyleyse ÖĞRETMEN belirleme sistemini değiştirmeliyiz. 
Mesela bizzat öğretmenlerimizin işaret ettiği her okuldan, üstün zekalı öğrenciler tesbit edilmelidir. 
Bu öğrencilerin arasından, yapılacak imtihan sonucunda: ÖĞRETMEN adayları belirlenmelidir. 
İşte o zaman bu öğretmenlerin yetiştireceği öğrenciler, 
büyük ilim sahibi olacaklar. 
Türkiye her bakımdan hakimiyetini ilan edecektir. 
Böylece  bu alimlerin yetiştireceği nesiller, dünyanın hakimi olacaklardır.
 Paraya gelince, zaten bu verimli öğretim görevlilerine devlet hakettiğini verecektir. Mevcut öğretmenlerimiz de onore edilerek, bu sistemde korunmalıdırlar.
O zaman Türkiye her kategoride ileri insanlarla donatılacak, Ülkemiz de dünyanın hakimi olacaktır.

Öğretmenlerin maaşları artıyor mu?


CHP'li Mahmut Tanal, öğretmen maaşlarının milletvekili maaşlarıyla aynı olması için kanun teklifi verdiklerini söyledi.

...............................................................

Evet para önemli de temel mesele sistemin değişirilmesi olmalıdır. 

O zaman maaşlar kendiliğinden artacaktır..


ÖĞRETMENLER GÜNÜ

                                            


"TÜRKLER, DÜNYAYA İKİ DAFA HÜKMEDECEK"

Yukarıdaki ifade:

Peygamber efendimizin (s.a.v.) Türklerle ilgili olarak söylemiş olduğu hadislerinden biridir. 
Türkler bildiğiniz gibi osmanlı imparatorluğunu kurarak yüzyıllarca dünyaya hükmetmiş, olaylarda söz sahibi olmuştur.
 Böylece islam dinini yaygınlaştırmışlar ve sahiplenmişlerdir.

Bu güne baktığımızda, Türkiye son elli yılın en aktif dış politikasını gerçekleştirmektedir. 
Dış dünya basını da Türklerin etkili olacağına dair senaryolar üretmeye başladı. 
Son örneklerde de buna
benzer öngürüler artmış durumda. 
Yalnız bunun birkaç yüzyıl sonra tam anlamıyla gerçekleşeceğini tahmin ediyorum. 

Torunlarımız Dünya da tam anlamıyla söz sahibi olacaklardır.
Bize düşen çocuklarımızı üstün bilgiye haiz olarak yetiştirmeye vesile olmak.
Türk Milletini her kulvarda birinci yapacak nesiller yetişmesine önayak olmaktır.

İşte tam burada dünyaya hakim olabilmenin formülü aklıma takılıverdi.
Bu vazife öğretmenlere verilmelidir. 
Eğitim sistemimiz tamamen değişmeli. Öğretmen adayları, üstün zekalı ve her bakımdan donanımlı olmalıdır.
 Bunun yolu da tıpkı doktor, mühendis, subay ve bunlara benzer insanların puanını alan ve hatta daha da çok puan alan öğrenciler ÖĞRETMEN olmalıdırlar.
Salı Günü 24 Kasım idi. Bu tarihin derin ve güzel bir anlamı var. 
Çünkü 24 Kasım Öğretmenler günüdür.
Peki yıllardır kutlanan bu 24 kasım tarihinin açılımı nedir.
  Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kurucusu; Gazi Mustafa Kemal Atatürk'e 24 Kasım 1928 de  Başöğretmenlik ünvanı verildi. 


Atatürk'ün yüzüncü doğum yıldönümü olan 1981 yılının 24 kasım  günü 
Öğretmenler Günü olarak kutlanmaya başladı.

 Bu kutlamanın verdiği ilhamla diyorum ki, Türklerin Dünyaya yeniden hükmedilmesi için, eğitim sistemimizde ciddi bir değişikliğe ihtiyaç vardır. Öğretmenlik başvurusu tamamen değişmelidir. Evet öğretmenlerimiz özveri ile çalışıyorlar. Maddi imkansızlıklarla mücadele ediyorlar. Bir köy okulunun sobasını öğretmen yakıyor. Yine bir köy okulunun öğrencilerine yardımı, öğretmen sağlıyor. Öğretmenlerin öğrencileri, doktor, mühendis, Subay, vali oluyor. İyi de maaş alıyorlar. Fakat öğretmenlerimiz her bakımdan muhtaç durumdalar. Çalışırken de emekli olduktan sonra da zor koşullarda yaşıyorlar. Başarılı insanları, yani çok para alanları yetiştiren onlar. Fakat Türkiye bir atılım yapamıyor. Yani ilim adamı yetiştiremiyoruz. Son yüzyılda bulunan her yeni şey başka ülkelerin insanlarına ait. Bunda bir çarpıklık var. Öyleyse ÖĞRETMEN belirleme sistemini değiştirmeliyiz. Mesela bizzat öğretmenlerimizin işaret ettiği her okuldan seçilmiş, üstün zekalı öğrenciler arasında yapılan, imtihan sonucunda: ÖĞRETMEN adayları belirlenmelidir. İşte o zaman bu öğretmenlerin yetiştireceği öğrenciler, büyük ilim sahibi olacaklar. Türkiye her bakımdan hakimiyetini ilan edecektir. Böylece  bu alimlerin yetiştireceği nesil, dünyanın hakimi olacaklardır. Paraya gelince, zaten bu verimli öğretim görevlilerine devlet hakettiğini verecektir. Mevcut öğretmenlerimiz de onore edilerek, bu sistemde korunmalıdırlar.O zaman Türkiye her kategoride ileri insanlarla donatılacak, Ülkemiz de dünyanın hakimi olacaktır.


 

18 Kasım 2015 Çarşamba

SİYASİ PARTİLER TARİHİ




Gümrük Dahil Oy Dağılımında Son Durum

ÇOK KISA TÜRKİYE SİYASİ PARTİLER TARİHİ… (1) (1923-1960)

  Bilindiği üzere siyasi partiler, Anayasamıza göre “demokratik siyasi hayatın vazgeçilmez unsurlarıdır”
Eskiden yeni kurulan bir siyasi partinin, gerçekten partileşebilmesi için belirli bir süreci yaşaması gerekirdi. Bu süreç o siyasi partinin tüm yurtta tanınıp bilinmesi için geçen süreçti. Teknolojinin gelişmesi, iletişim vasıtalarının çoğalması ve yaygınlaşması, yeni kurulan bir siyasi partinin bu süreci yaşamasını oldukça kısalttı.
Bir dönem bu ülkede geniş kitlelere mal olmuş sadece iki parti vardı. Birisi CHP (Cumhuriyet Halk Partisi), diğeri ise DP (Demokrat parti) idi. En ücra köydeki vatandaş bile “altı ok” ile “Demirkırat” ı bilirdi.
Bir ülkedeki tüm siyasi partiler, o ülkede kurulan ilk partiden doğarlar.
Örneğin, Menderes’in, Bayar’ın Demokrat Partisi, O günkü CHP’nin içinden doğmuştur. Bugünkü muhafazakar sağ partilerin hepsinin kökeninde, 1946 yılında kurulup 1960 yılında kapatılan Demokrat Parti vardır.
İçişleri Bakanlığı kaynaklarına göre şu anda Türkiye’de yasal olarak faaliyet gösteren 61 parti bulunmaktadır. Ancak, en politize olmuş birine bile, bu partileri sayınız, deseniz hepsini sayması kesinlikle olası değildir.
***
 Cumhuriyet Halk Partisi’nin resmen 9 Eylül 1923’te kurulduğu, ancak partinin, kökenini 4-11 Eylül 1919 tarihleri arasında toplanmış olan Sivas Kongresi’ne dayandırdığı bilinmektedir. Partinin kuruluşunun 9 Eylül’de açıklanmasına karşın, İçişleri Bakanlığı’na başvuru 23 Ekim 1923’te yapılmıştı. Parti için Genel Başkanlık, Genel İdare Kuruluşu dışında etkili bir Genel Sekreterlik oluşturulmuştu. 11 Eylül’de yapılan kongrede Mustafa Kemal Genel Başkan, otoriter kişiliğiyle tanınan Recep Peker de Genel Sekreter olmuşlardı. Partinin amacı, ulusal egemenliğin “halk tarafından ve halk için” yerine getirilmesine rehberlik etmekti.
***
 1924 Mart’ında Halifeliğin kaldırılması, Şeriye ve Evkaf Bakanlığı’nın kapatılması ve öğretimin birleştirilmesi ile laik düzenin temelleri oluşturulmuştu. Yeni rejim birinci yılını doldururken Kâzım Karabekir, A.Fuat Cebesoy, Refet Bele ve Rauf Orbay öncülüğünde ikinci bir parti kuruldu.(17 Kasım 1924) Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası adlı bu partinin programı kısmen İngiltere’de Muhafazakar, kısmen de Fransa’daki radikal Sosyalist Partilerden esinlenmişti. Partinin kurulması esnasında laiklikle bağdaşmayan bazı olumsuzluklar yaşanmış, arkasından Şeyh Sait İsyanı patlak vermiş, 3 Haziran 1925’te “Takrir-i Sükun” yasası ile parti kapatılmıştı.
***
 CHP’ nin 1927 Kurultayı’nı izleyen yıllardaki en önemli gelişmeler dünya ekonomik bunalımının Türkiye’yi de etkisi altına alması ve 1930’da çok partili düzene geçmek amacıyla ikinci bir deneyim yapılması olmuştu. Kurulacak yeni partinin “Cumhuriyetçilik ve Laiklik” ilkelerini önemsemesini isteyen Mustafa Kemal partiyi en yakın arkadaşı Fethi Okyar’a kurdurmuştu. 12 Ağustos 1930’da kurulan “Serbest Cumhuriyet Fırkası”, ekonomide liberalizmi, serbestliği savunuyordu. CHP ile yeni parti arasında demiryolu yapımı ve vergiler konusundaki tartışmalar kargaşaya dönüşmüştü. Tutucu çevrelerin de harekete geçmesi üzerine parti yöneticileri 17 Kasım’da partilerini kapatmışlardı. Zaten çok geçmeden ortaya çıkan Menemen olayı da olumsuzlukların hangi boyutlarda olduğunun bir göstergesiydi.
***
 Kemalizm’in prensipleri olduğu vurgulanan CHP’nin altı ilkesi (Cumhuriyetçilik, Ulusçuluk, Halkçılık, Devletçilik, Laiklik, Devrimcilik) 1937 yılında Anayasa’ya da alınmıştı. CHP, 1923’ten beri süregelen yapılanma dönemini bitirmiş, çok partili siyasal yaşama geçildiği ve tek dereceli ilk seçimin yapıldığı 1946 yılından bir yıl sonra yaptığı kurultayla yeni bir döneme girmişti.
***
 1945 yılı, yeni Türkiye’nin ilk yıllarında deneyip te olumlu sonuç alamadığı çok partili düzene kavuştuğu yıl olmuştu. Bu konudaki en büyük pay hiç şüphesiz ki İsmet İnönü’ye aittir. İlk kurulan karşıt parti Nuri Demirağ’ın başkanlığını yaptığı Milli Kalkınma Partisi (18 Temmuz 1945) olmuştu. Ancak bu parti gelişemezken arkasından gelen ve 7 Ocak 1946’da kurulan Demokrat Parti hızla örgütlenir olmuştu.
CHP içinde yeni bir düzenlemeye geçilmesi için verdikleri Dörtlü Önerge’nin kabul edilmemesi üzerine partiden ayrılan –ya da çıkartılan- dört milletvekilinin (Celal Bayar, Adnan Menderes, Fuat Köprülü ve Refik Koraltan) öncülüğünde kurulan Demokrat Parti programında artık anayasal nitelik kazanmış olan Altı İlke’ye yer verilmekle birlikte gerçekte bunu iki kavrama dayandırmıştı: Siyasette demokrasi – Ekonomik hayatta serbestlik (liberalizm).
***
 DP’nin (Demokrat Parti) kuruluşu, kitle partisi durumundaki CHP’den ilk büyük kopuş olmuştu.
DP, kuruluşundan dört yıl sonra yapılan seçimlerde (14 Mayıs 1950’de) 27 yıllık tek parti dönemini sona erdiren, Türkiye Cumhuriyeti’nde ilk defa serbest seçimle iktidarı kazanan partidir. %53.59 oranında oy alan parti 408 milletvekili çıkarmıştı. CHP, %39.98 oranıyla 69 milletvekili, 1948’de kurulan Millet Partisi de bir milletvekili kazanmıştı. Daha sonra bu parti, içerisinde din/laiklik konusunda çıkan çıkan farklı düşünceler yüzünden ve yapılan soruşturmalar sonucu mahkemece 21 Haziran 1954 tarihinde kapatılmıştı.
***
 1954 seçimlerini daha büyük çoğunlukla (%57.61) kazanan Demokrat Parti 502 milletvekili çıkarmış, CHP %35.36 ile ancak 31 milletvekilliği kazanabilmişti. Millet Partisi’nin yerine kurulan Cumhuriyetçi Millet Partisi de özellikle Osman Bölükbaşı’nın milletvekili seçildiği Kırşehir’den aldığı oylarla 5 milletvekiliyle TBMM’ye girmişti.
DP, kendisine oy vermeyen Kırşehir’i ilçe yaparak Nevşehir’e bağlamış, CHP’ye oy veren Malatya’yı da ikiye ayırarak Adıyaman adıyla yeni bir il oluşturmuştu.
Kıbrıs sorunu nedeniyle patlak veren 6/7 Eylül olayları ve gözdağı vermeler DP içinde bir kargaşayı ve bölünmeyi de beraberinde getirdi. DP’den kopan bazı milletvekilleri 20 Kasım 1955’te Hürriyet Partisi’ni kurmuşlar, DP Meclis Grubu da Hükümete karşı ayaklanmıştı. Bu ortamda 27 Ekim 1957 seçimleri yapılmış, DP oy kaybederek milletvekili sayısını 423’e düşürmüştü. CHP 178 milletvekili çıkarmış; Köylü Partisi’yle birleşen Cumhuriyetçi Millet Partisi, Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi adını almış, Hürriyet Partisi de CHP’ye katılmıştı. Yıl 1958’di.
***
 DP, 1957 seçimlerinden sonra, içte uyguladığı daha baskıcı politikalara karşın ekonomik sıkıntılarla yıpranmış, yurttaşları Vatan Cephesi şemsiyesi altında bölmeye ve Tahkikat Komisyonları kurarak CHP’yi kapatmaya ya da etkisiz hale getirmeye çalışmıştı.
Bu ortam içerisinde 27 Mayıs 1960 Askeri Müdahalesi yapıldı ve DP 20 Haziran 1960 tarihinde Ankara Asliye Hukuk Mahkemesi’nce kapatıldı.
(1960’tan günümüze kadar olan “Çok Kısa Türkiye Siyasi Partiler Tarihi” ni gelecek hafta anlatacağım.)
Anadolu Ajansı verileridir.
Açılan Sandık : 183,518 (100.00%)
Seçmen Sayısı : 56,965,099
Katılım Oranı : %85.18
Kullanılan Oy : 48,523,610
Geçerli Oy: 47,838,711