http://geceyibeyazlatannur.blogspot.com.tr/

21 Eylül 2015 Pazartesi

İNSANLIK DERSİ



 ÖRNEK OLALIM YETER

İnsanlık dersi
Yıl 1972... Gencecik yaşta Almanya’ya işçi olarak giden Tokatlı Hasan, 
gurbette 8 yıl çalıştıktan sonra eşi Meryem’i ve 6 ila 9 yaşındaki iki çocuğunu da beraberinde Almanya’ya götürür.
 Üç katlı bahçeli bir evin giriş katını kiralar. 
İkinci katta bir Alman aile kiracı olarak otururken, en üst katta ise evin sahibi yaşlı aile ikamet etmektedir.
 Eve yerleştiklerinin daha ilk günü Hasan, eşi Meryem’e ve çocuklarına “Bakın, bizim ev sahibimiz olan Alman ailenin iki yetişkin çocuğu var ama yanlarında değil.
 Kendileri yaşlı insanlar, çarşı pazar işlerinde, her türlü ihtiyaçlarında onlara yardımcı olun” der.
Bizde düstur böyle. Her sabah en üst kata çıkan çocuklar yaşlı Alman ailenin ekmeğini, gazetesini alır. Başka bir ihtiyaçları olup olmadığını sorar. 
Anne Meryem ise günde en az bir defa uğrar yaşlı bayana ev işlerinde yardımcı olur. 
Hasan ise ev sahibini ara ara ziyaret eder. 
Türk ailenin, Alman aileye gösterdiği yakınlık ve sevgi o hale gelir ki adeta tek bir aile gibi bütünleşirler. 
Bir gün yine Hasan’ın evinde kahve içerken, Alman aile reisi; “Hasan, sen, eşin ve çocuklarının bize gösterdiği ilgiyi, bir kız, bir erkek iki evladım var ama zerresini bile onlardan göremedik, göremiyoruz. 
Daha torunum olmuş onu bile getirmediler. 
Sizin sayenizde mutluluğun ve huzurun tadına vardık. 
Bizi inanın mahcup ediyorsunuz ama sayenizde yeniden hayata döndürdünüz” der. 
Hasan, biraz utangaç bir üslupla “Yoo” diye cevap verir ve devam eder:
 “Bizim inancımızda, örfümüzde, ‘insanlara sevgi beslemek, büyüklere saygı göstermek, ihtiyacı olana hizmet etmek ibadettir’ düsturu var.”
Hasan ve ailesinin candan tavırlarından etkilenen yaşlı aile, onların dinini merak etmeye başlar. 
Hz. İsa aleyhisselamın Müslümanlarca da peygamber olarak kabul ediliyor olduğunu ilk öğrendiklerinde çok şaşırırlar. İslam dini ile ilgili kafalarına takılan her şeyi sorar, öğrenirler.
Yaşlı Alman, bir gün, Hasan’a “Biz, bir ay süreyle tatile gidiyoruz, buralar size emanet” der ve giderler. 
Ayrılmalarının on altıncı günüdür. 
Hasan, akşam televizyonu izlerken bir haber dikkatini çeker: “Mekke’de tünel faciası: 110 hacı adayı hayatını kaybetti. Bunlardan 8’i Alman vatandaşı.” 
Haberin devamında; vefat edenler arasında, kendi ev sahibi ve eşinin de isminin geçtiğini fark eder. 
Meğerse, Alman aile tatile değil gizlice hacca gitmiştir. Cenazeler Almanya’ya ulaşınca, kalabalık bir cemaatin iştirakiyle bir camide cenaze namazı kılınır. 

Yaşlı anne ve babasını hiç aramayan Alman ailenin çocukları bir hafta sonra ortaya çıkarlar. 
Hasan’a evden çıkması için 15 gün süre verip, mahkemeye müracaat ederler... 
Bir hafta sonra yapılan duruşma esnasında, hakim; Alman karı-kocanın bir vasiyetlerinin olduğunu, tutanaklara geçireceğini söyler ve vasiyeti okumaya başlar: 
“Bana ve eşime, tam bir evlat yakınlığı gösteren, saygıda ve sevgide kusur etmeden, en ihtiyaç duyduğumuz zamanlarda bizleri yalnız bırakmayan, sergiledikleri örnek tavırlarıyla, İslam diniyle tanışmamıza ve Müslüman olmamıza vesile olan, evimizin kiracısı, ailemin manevi parçası Tokatlı Hasan’a, eşi Meryem’e ve çocuklarına minnet duygumuzun ifadesi olarak birlikte kullandığımız üç katlı bahçeli evimizin tamamının mülkiyetini bırakıyoruz. 
Mahkemenizin vereceği karar ile adlarına tapu tescilinin yapılması vasiyetimizdir. 
Verdiğimiz ev, yaptıkları iyiliklerinin ve bize yaşattıkları güzelliklerin karşılığı asla olamaz. 
Haklarını helal etsinler.
Mahkeme salonu bir anda, sessizliğe gömülür. 
Davacılar şok olmuştur. 
Bu vasiyete hiçbir mana verememektedirler.
Hasan ve eşi eve gelir, hâlâ gözleri dolu doludur.
 Bir iki gün sonra, yaşlı ailenin bırakıp gittiği dairenin kapısını açarlar. 
Oturma odasında yere serilmiş tertemiz iki seccade ve pırıl pırıl parlayan tesbihleri görünce duygusallaşır, 
kendilerini tutamaz ağlamaya başlarlar.
 Alman anne baba, Müslüman olmuş, gizlice İslamiyeti yaşamışlar ve hacı olarak mukaddes topraklarda vefat etmişlerdi..
Ne mutlu, Hakkın huzuruna O’na layık kullar olarak gidenlere!
Ne mutlu, sevgiyle gönüller kazanıp, irşad edenlere!
YORUMLAR YAZARSANIZ,
ÇOK SEVİNİRİM.
YUKARIDAKİ YAZI ALINTIDIR.
TÜRKİYE GAZETESİNDE  BUNDAN SEKİZ YIL ÖNCE YAYINLANDI.
HAYATIM ROMAN KÖŞESİNDEN SİZE AKTARDIM.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder