http://geceyibeyazlatannur.blogspot.com.tr/

18 Kasım 2015 Çarşamba

TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ 1923 DEN BU GÜNE


BİLİMSEL BİR YAZI

Cumhuriyet Halk Partisi'nin kurulmasından kısa bir süre sonra çok partili siyasal yaşama geçişin ilk denemesi yapıldı. Hükümetin laik ve modernleşme politikasına karşı çıkan, gerçekleştirilen devrimlerin Türkiye'nin sosyal ve siyasal yapısına uymadığını düşünen ve aralarında Rauf Orbay, Kazım Karabekir ve Ali Fuat Cebesoy gibi Kurtuluş Savaşı'nı yöneten bir grup komutanın da bulunduğu muhalifler; CHP'den istifa ederek 17 Kasım 1924 tarihinde Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası'nı kurdu. 
Bu ilk muhalefet partisinin başkanlığına Kazım Karabekir seçildi. Parti, gerek programı gerekse kurucularının zihniyeti bakımından "gerici" değil "muhafazakar"dı. Ne var ki, tek muhalefet partisi olduğu için devrimlere tepki gösterenlerin bu partiyi desteklemeleri siyasal ihtirasların geniş ölçüde artmasına neden oldu. Nitekim, Cumhuriyet'e ve laik gelişmelere karşı olanların yeni partide yuvalanmaları ve o sırada Güneydoğu Anadolu'da gerici Şeyh Said isyanının çıkması üzerine, Hükümet 3 Haziran 1925'te Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası'nı kapattı.
http://mustafakemalinbabasikim.blogspot.com.tr/2013/09/mustafa-kemaln-babas-kimdir.html
İKİNCİ ÇOK PARTİLİ DEMOKRASİ DENEMESİ Atatürk döneminin ikinci çok partili demokrasi denemesi 12 Ağustos 1930'da Serbest Cumhuriyet Fırkası'nın kurulmasıyla başladı. Serbest Fırka'nın kuruluşu Atatürk'ün isteği doğrultusunda olmuş; parti İsmet İnönü'ye muhalefeti ile tanınan eski başbakanlardan Fethi Okyar tarafından kurulmuştu. Ancak yeni parti beklenmedik bir hızla büyümüş, 1929 dünya ekonomik bunalımının oluşturduğu sorunlardan da yararlanan Cumhuriyet karşıtı gerici güçler, yeni partiyi kendi amaçları doğrultusunda kullanmaya başlamışlardı. 
Özellikle Fethi Okyar'ın İzmir Gezisi ve burada çıkan üzücü olaylar nedeniyle parti, 17 Kasım 1930'da kendi kendini feshetti.
Cumhuriyet yönetimi, devraldığı geri kalmış ekonomiyi geliştirmek için, öncelikle özel girişime dayanan bir modeli benimsemiş, ancak zamanla büyüyen ölçüde bir devletçilik politikası uygulamak zorunda kalmıştı.
İNÖNÜ DEVRİ VE BUNALIMLI SAVAŞ YILLARI İsmet İnönü, Atatürk'ün ölümünden sonra Türkiye'nin ikinci Cumhurbaşkanı seçildi. Devlet ve parti başkanı olarak devrinin "tek şefi" idi. Gerek dünyanın gerekse Türkiye'nin en bunalımlı yıllarında görev yaptı. Başbakanlığı döneminde, dünya ekonomik krizini devletçilik politikasıyla göğüslemeye çalışmıştı. Kamu İktisadi Teşebbüsleri (KİT'ler) aracılığıyla sanayiyi geliştirmek istemiş ve bu yönde önemli adımlar atmıştı.
İnönü'nün en büyük başarısı Türkiye'yi İkinci Dünya Savaşı'nın dışında tutması oldu. Onun bu politikası çeşitli dengeleri aynı anda kurabilmek ve ülkenin durumunu birkaç yönden güvence altına alabilmek biçiminde gelişti. 23 Ağustos 1939'da Sovyet-Alman Anlaşması imzalandığında, bu beraberliğin Türkiye aleyhine sonuçlar verebileceğini düşünen İnönü, Fransa ve İngiltere ile anlaşma yaparak ekonomik yardım aldı (13 Ekim 1939). Daha sonra Sovyetler Birliği ile bu ülkenin Türkiye'ye saldırmayacağı güvencesini alan bir anlaşma imzaladı (25 Mart 1941). Sovyetler Birliği'ne saldırmasından birkaç gün önce ise Almanya ile bir saldırmazlık anlaşması yapmıştı (Haziran 1941). İnönü'nün bu dengeli politikası savaş boyunca devam etti. 
Savaşın sonlarına doğru ve savaş sonrasında tüm dünyada özellikle de Avrupa'da esmeye başlayan özgürlük ve demokrasi rüzgarları iktidardaki CHP'yi de etkilemiş, partinin baskıcı yönetiminden yakınan, daha çok özgürlük ve demokrasi isteyen güçlü bir muhalefet hareketi ortaya çıkmıştı. Cumhurbaşkanı İnönü'nün hoşgörülü tutumu da bu hareketi yüreklendiriyordu.
Önceleri başını Fuat Köprülü ile Adnan Menderes'in çektiği bu muhalefet hareketinin içerisinde Atatürk'ün son Başbakanı Celal Bayar ile Refik Koraltan da vardı. Bu dört milletvekili tarihe "Dörtlü Takrir" olarak geçen ünlü önergelerini CHP Meclis Grubu'na verdiler. Önergelerinde parti tüzüğünün ve bazı yasaların değişmesini istiyorlardı. İsteklerinin geri çevrilmesi üzerine Bayar, CHP'den ve milletvekilliğinden istifa etti. Menderes, Köprülü ve Koraltan ise parti disiplinine uymadıkları gerekçesiyle CHP'den ihraç edildi.
Uzak görüşlü bir devlet ve siyaset adamı olan İnönü, 1945 yılında önce "rejimin liberalleşmesi" gereğinden söz etti. Ardından "muhalefet partisine olan ihtiyacı" dile getirdi. 
Açtığı bu yoldan, CHP'nin içinden Demokrat Parti'nin doğmasını, 1946'da CHP'yi zorlamasını ve 1950'de iktidar olmasını demokratik bir hoşgörü ile karşıladı.
DP'NİN KURULUŞUBayar, Menderes, Köprülü ve Koraltan 7 Ocak 1946'da Demokrat Parti'yi (DP) kurdu. Yeni bir partinin kuruluşu tek partinin baskıcı yönetiminden bıkmış olan toplumda büyük sevinç ve ilgi uyandırdı. Demokrasinin ve liberal bir ekonomi anlayışının sözcülüğünü yapan DP, kısa sürede hızla büyüdü. 
1946 seçimlerinde Meclis'e girmeyi, 14 Mayıs 1950 seçimlerinde ise tek başına iktidara gelmeyi başardı. Böylece Türkiye'de tek parti dönemi sona ermiş, ilk kez halkın oyu ile iktidar değişikliği gerçekleşmiş oldu. DP, 1954 seçimlerinde oylarını daha da artırarak iktidarını perçinledi, 1957 seçimlerinde oy kaybına uğramasına rağmen 27 Mayıs 1960'a kadar iktidarını sürdürdü.
DP, 10 yıllık iktidarı süresince, ekonomiye ve halkın yaşamına elle tutulur bir canlılık getirdi. Ekonomi genişledi, halkın kazancı arttı, çok sayıda köy yol, su ve elektriğe kavuştu. Yeni alanlar tarıma açıldı, makineli ziraat başladı, ticaret hızlandı, sanayileşme doğrultusunda önemli adımlar atıldı. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder