MEVLİT KANDİLİNİZ MÜBAREK OLSUN. AMİN..
PEYGAMBER
EFENDİMİZİN DOĞUM GÜNÜ
O’nun doğumunu
annesi hazret-i Âmine şöyle anlatıyor: “Doğum ânı geldiğinde heybetli bir ses
işittim. Ürpermeye başladım. Sonra beyaz bir kuş gördüm, gelip kanadı ile beni
sığadı. O andan sonra bendeki korku ve ürpertiden eser kalmadı. Yanımda süt
gibi beyaz bir kâse şerbet gördüm. O şerbeti bana verdiler. O anda çok susamış
idim. Verilen şerbeti içtim. Baldan tatlı ve soğuk idi. İçer içmez susuzluğum
gitti. Sonra büyük bir nûr gördüm, Evim o kadar nûrlandı ki, o nûrdan başka bir
şey görmüyordum. O sırada çok hâtun gördüm. Boyları uzun, yüzleri güneş gibi
parlıyordu. Etrafımı sarıp, bana hizmet eden bu hâtunlar, Abdü Menâf
kabîlesinin kızlarına benzerlerdi. Yine o sırada beyaz, uzun ve gökten yere
uzanmış ipek bir kumaş gördüm. Dediler ki: O’nu insanların gözünden örtün. O
anda bir grup kuş peydâ oldu. Ağızları zümrütten, kanatları yâkuttandı. Gümüş
ibrikler tutarak havada duruyorlardı. Bana korku gelip terlemiştim, ter
damlalarından misk kokusu yayılıyordu. O halde iken gözümden perdeyi
kaldırdılar. Doğudan batıya kadar bütün yeryüzünü gördüm. Üç alem (bayrak)
dikildi. Onların biri meşrik (doğu), biri mağrip (batı) biri de Kâbe’nin
üstünde idi. Etrafımda çok sayıda melekler toplandı. Muhammed doğar doğmaz,
mübârek başını secdeye koydu ve şehâdet parmağını kaldırdı. O anda gökten bir
parça beyaz bulut indi. O’nu kapladı. Bir ses işittim; “Onu mağripden meşrıka
kadar her yerde gezdirin. Tâ ki cümle âlem onu, ismiyle, cismiyle ve sıfatıyla
görsünler.” diyordu. Sonra o bulut gözden kayboldu ve Muhammed’i bir beyaz
yünlü kumaş içinde sarılı gördüm. Yine o sırada yüzleri güneş gibi parlayan üç
kişi gördüm. Birinin elinde gümüşten bir ibrik, birinin elinde zümrütten bir
leğen, birinin elinde de bir ipek vardı. İbrikten sanki misk damlıyordu.
Muhammed’i o leğenin içine koydular. Mübarek başını ve ayağını yıkadılar ve
ipeğe sardılar. Sonra mübârek başına güzel koku sürüp, mübârek gözlerine sürme
çektiler ve gözden kayboldular.”Muhammed aleyhisselâmın doğduğu sırada hazret-i
Âmine’nin yanında Abdurrahman bin Avf’ın annesi Şifâ Hâtun, Osman bin
Ebü’l-Âs’ın annesi Fâtımâ Hâtun ve Peygamberimizin halası Safiyye Hâtun vardı.
Bunlar da gördükleri nûru ve diğer hâdiseleri haber verdiler. Şifâ Hâtun şöyle
anlatıyor: “Ben, o gece Âmine’nin yanında idim. Muhammed aleyhisselâmın doğar
doğmaz duâ ve niyâz ettiğini işittim. Gâibden; “Yerhamüke Rabbüke” diye
söylendi. Sonra bir nûr çıkıp o kadar ışık verdi ki, doğudan batıya kadar her
yer göründü...” Bundan başka birçok hâdiseye şâhit olan Şifâ Hâtun; “Ne zaman
ki, O’na peygamberlik verildi; hiç tereddüt etmeden ilk îmân edenlerden biri de
ben oldum.” dedi. Safiyye Hâtun da şöyle anlatmıştır: “Muhammed
aleyhisselâm doğduğu sırada her tarafı bir nûr kapladı. Doğar doğmaz secde
etti, mübârek başını kaldırıp açık bir dille “Lâ ilâhe illallah, innî
resûlullah” dedi. O’nu yıkamak istediğimde, biz O’nu yıkanmış olarak
gönderdik.” denildi. O sünnet olmuş ve göbeği kesilmiş görüldü. O’nu kundağa
sarmak istediğimde sırtında bir mühür gördüm, mühürün üzerinde (Lâ ilâhe
illallah Muhammedün Resûlullah) yazılı idi. Doğar doğmaz secde ettiği sırada
hafif sesle bir şeyler söylüyordu, kulağımı mübârek ağzına yaklaştırdım; “Ümmetî,
Ümmetî” (Ümmetim, ümmetim) diyordu...” Resûl-i ekrem
efendimizin doğduğunu dedesi Abdülmuttalib’e Kâbe’de Allah’a yalvarıp duâ
etmekteyken müjdelediler. Abdülmuttalib bu müjdeyi alınca çok sevinip O’nu
görmeye giti ve; “Bu oğlumun şânı, şerefi çok yüce olacaktır” dedi. Sonra da
O’nun doğumunu kutlamak için doğumun yedinci gününde Mekke halkına üç gün
ziyâfet verdi. Ayrıca şehrin her mahallesinde develer keserek insan ve
hayvanların istifâde etmesi için bıraktı. Ziyâfet sırasında çocuğa hangi ismi koydun
diyenlere Muhammed ismini verdim dedi. Neden atalarından birinin ismini
vermedin diyenlere; “Allah’ın ve insanların O’nu medh etmelerini, övmelerini
istediğim için.” cevabını verdi. Annesi de Ahmed ismini koydu. Muhammed
aleyhisselâm doğduğu sırada ve doğduktan sonra pekçok hâdise meydana geldi. Muhammed
aleyhisselâmın dünyâya geldiği gece bir yıldız doğdu. Bunu gören Yahûdî
bilginleri Muhammed aleyhisselâmın doğduğunu anladılar. Eshâb-ı kirâmdan Hassân
bin Sâbit anlatır: “Ben sekiz yaşında idim. Bir sabah vakti Yahûdînin biri, hey
Yahûdîler! diye çığlık atarak koşuyordu. Yahûdîler ne var, ne yırtınıyorsun
diyerek yanına toplanınca şöyle söyledi: “Haberiniz olsun Ahmed’in yıldızı bu
gece doğdu! Ahmed bu gece dünyâya geldi...” Muhammed aleyhisselâm doğduğu gece
Kâbe’deki putlar yüz üstü yere yıkıldı. Urvetübni Zübeyr rivâyet eder:
“Kureyşten bir cemaatin bir putu vardı. Yılda bir defâ onu tavâf ederler,
develer kesip şarap içerlerdi. Yine öyle bir günde putun yanına vardıklarında onu
yüzüstü yere yıkılmış buldular. Kaldırdılar, yine kapandı. Bu hal üç defâ
tekrarlandı. Bunun üzerine etrâfına iyice destek verip diktikleri sırada şöyle
bir ses işitildi: “Bir kimse doğdu yer yüzünde her yer harekete geldi. Ne kadar
put varsa hepsi yıkıldı. Kralların korkudan kalbleri titredi.” Bu hâdise tam
Muhammed aleyhisselâmın doğduğu geceye rastlıyordu. Medâyin şehrindeki İran
Kisrâsının sarayının on dört kulesi (burcu) yıkıldı. O gece gürültüyle ve
dehşetle uyanan Kisrâ ve halkı yine kendilerinden bâzı ileri gelenlerin
gördükleri korkunç rüyaları tâbir ettirdiklerinde bunun büyük bir şeye alâmet
olduğunu anladılar.Yine o gece Mecûsîlerin yâni ateşe tapanların bin yıldan
beri yanmakta olan kocaman ateş yığınları âniden söndü. Ateşin söndüğü târihi
not ettiler. Kisrânın sarayından burçların yıkıldığı geceye isâbet ediyordu. O
zaman insanların mukaddes saydıkları Sâve Gölü de yine o gece bir anda suyu
çekilip, kuruyuverdi. Şam tarafında bin yıldan beri suyu akmayan ve kurumuş
olan Semave Nehrinin vâdisi de, o gece, su ile dolup taşarak akmaya başladı. Muhammed
aleyhisselâmın doğduğu geceden îtibâren şeytan artık Kureyş kâhinlerine vukû
bulacak hâdiselerden haber veremez oldu. Kehânet sona erdi... Muhammed aleyhisselâmın
doğduğu gece ve daha sonra o zamâna kadar görülmemiş bu hâdiselerden başka
pekçok hâdise vukû buldu, bunların hepsi son Peygamber Muhammed aleyhisselâmın
dünyâyı teşrif ettiğine işâret olmuştur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder